24 Ağustos 2009 Pazartesi

Memleket meseleleri: 'Öküz Kim?' Mevzusu - Ramazan

Uzun zamandır halkın arasına karışmıyordum(uzaylı prensim ya; o açıdan)..

Az önce, iş icabı Kadıköy çarşıya gitmek durumunda kaldım.. Üstüme üstüme geliyordu kavruk tenli memleketim insanları(tatile gidemedim; çekemiyorum sanırım)..

O ne kalabalık; o ne sıcak.....
Hava da aydınlık... bayaa bayaa güneş var yani tepede... çooook uzun zamandır bu saatlerde dışarı çıkmamış bir öküz olarak, bir parça vampir gibi hissettim açıkçası kendimi..(öküzün sosyal hayatı, %95 gibi bir oranla 20:00-01:00 saatleri arasında cereyan eder)

Herneyse.. konu bu değil..

Ramazan geldi malum.. Ama yok; ramazan mamazan dilemiyor memleketim AYIları..

Geçenlerde Sndrfknella 'nın bloğunda okumuştum "sokakta yemek yeme" mevzusunu.. "Vay be" demiştim; "varmış benim gibi, başkaları imrebilir diye sokakta yemek yemeye çekinen insanlar"...

Arkadaşlarım genelde dalga geçer bu huyumla.. benzeri tonla kıllığım olduğu için, "offff ne arıza adamsın, yine mi kıllık yapıyorsun.. ye işte karizman bozulmaz" falan derler küçücük beyinleriyle..

Muhattap alıp, "karizmadan değil, adam olduğumdan" cevabını verdiğimi hiç hatırlamıyorum...

Biliriz sokağa taşan ztarbucks insanlarını. Yemek bahane, gelip geçene bakalım/sohbet edelim.. doğru modda olunduğunda gayet keyifli bir aktivite; kabul:)

Kadıköy çarşıda da, köfteciden simitçiye, kahveciden dondurmacıya hemen her dükkan, masalarını sokağı sağlı-sollu dolduracak biçimde dışarıya kurarak, bu formatı yakalamaya çalışıyor anlaşılan.

Sokaklar tıklım tıklım, şapır şupur dönerlerini-köftelerini yiyen; saatlerce oturdukları yemek masalarında, genç deyimle piyasa yapan insanlarla dolu..

Yoktu eskiden böyle şeyler. Ramazan ayında sokaklarda böylesine göstere göstere yiyen insanları görmezdik(diğer aylarda dahi görmezdik). Hiç unutmam; Ermeni bir platonik aşkım vardı öss/öys zamanlarında. ayıp olur diye, millet oruçluyken sokakta sakız çiğnemezdi kız yahu.(g.t korkusundan demeyin; o yaşta kız çocuğuna kim ne yapacak 'sakız çiğniyorsun' diye)

Nasıl ebeveynler var anlamıyorum. Böylesi bir toplumdan yetiştiği halde hiç mi öğretmezler çocuklarına "olmayanları,imrenebilecek insanları" düşünmeyi.

Dedem anlatır eski İzmir'in, İstanbul'un insanlarını... bu kadar mı değişir bir millet 60-70 senede?

Bu başka şeye benzemez ki; pek çok şeye "ama o lüks; b.k ye" tarafından bakıp es geçebilir bünyeler.. ama bu yemek yahu.. çok başka bir mevzu...

Hadi yemek yiyeceksin..
sıcak kabul ediyorum.. ama 3dk sabret ve içeride ye yemeğini.
yahut 'dışarıda ye ulan!', o da kabul; ama bari yarım porsiyon döneri 1,5 saatte milletin gözünün içine baka baka yeme be gerizekalı!

"Niye bu kadar tahammülsüzsün?" diyecek oldu iç seslerimden biri.. diğer iç ses hemen cevap verdi: bunun tahammülsüzlükle, dinle falan ilgisi yok ki.. ortalama bir zamanda yediğin/içtiğin şeyin imrenilme olasılığı %30 ise, ramazanda bu oran %70-80'dir.

Turist mevzusunda durum elbette daha esnek; zira pek çoğunun öğretilegeldikleri kültürlerde, bizdeki gibi, "olmayanı düşünmek" yok. Gelmiş adam gezmeye; yemeyeceksin yahut saklanarak yiyeceksin demek, ayı oğlu ayılığın ta kendisi afedersiniz.

Burada suçladığım "olmayanı düşünmeyenler" değil, genleriyle, büyüdükleri toplumla "olmayanı düşünmek" üzere yetişen hatta o yönde programlanmış insanların bunu umursamaması.

not: olmayan = o anda imkanı olmadığı halde imrenen kişi.

Erzurum'da yaptım ben askerliğimi. Ramazan'da çarşıya çıktığımızda yemek yiyecek yer bulamazdık. Lüks lokantasından pastanesine her yer kapalı olurdu gün içerisinde. Hatta olur da sokakta ulu orta yemek yerseniz, dayak yemeniz içten dahi değildi. O derece tutucu bir şehir.

Böyle olalım da demiyorum. (bu kadarı da ayrı manyaklık)
Ama bu işin bir ortası da yak mu yahu? hadi yeni gençler bilmiyor; siz hiç mi hatırlamıyorsunuz çocukluğunuzdaki ortamı yetişkin müsvetteleri!?

Günah kısmını geçtim, ayıptır yahu!




not1: Asla tutucu/yahut lafmı g.tten anlayacaklara göre 'dinci' biri olduğumu düşünmüyorum; ömrü hayatımda hiç o segmentteki partilere oy vermedim. (ayrıca bu konuyu açıklamaya gerek duymak çok looser bir hareket gibi geliyor) Ki zaten blogumda yazanları dikkatli okursanız, genel bakışım az buçuk canlanır zihninizde.

Yazımı o yönde yorumlayacaklara, dinci olmak, adam olmak gibi kavramları biraz daha düşünmelerini acizane tavsiye ediyorum.

not2: Aslında bu anlattığım durumun, yalnızca aşırı kozmopolit büyük şehirler için geçerli olduğunun farkındayım; lafım da zaten o insanlara.(gerçi, memlekette o işin pek ortası da yok . ya su içerni dövüyoruz, ya da şapır şupur yağlarını akıta akıta yiyoruz)

8 yorum:

merve dedi ki...

kesinlikle doğru bu bütün yazdıkların.
aynı sorunu bizde tartışmıştık dün.
Dini geçtimde , toplumsal bir ayıptır bu.Yani adamın teki gelse tost yiye yiye herhangi bir caddeden geçse burda, adamı linç ederler heralde. e adamlar linç etmekte haklı olmasalarda.hem oruç tutuyor hem sinirli,sigara içemiyor.en önemlisi acıkmış.
linç etmese bile çoğu kişi ters ters bakıp ayıplıyor doğru olarak.
tüm bunların olacağına, en iyisi toplumda yemek yemiyim bu dönemde.işimi halledip evde yiyim diyorum.
ben normaldede dışarda yemek yemeyi sevmem gerçi hani sokakta yürürken,sebebebi yiyemeyen birsürü insan var yazık günah.
çoğu kişi imrenir,özelliklede çocuklar.
hepsi vicdan meselesiyle alakalı aslında.
ama güzel yazmışsın cidden, benim dedem de derdi hiç eski ramazan yok artık diye.

Öküzün Önde Gideni dedi ki...

şiddet, düşüncesizlikten bir kaç adım önde bir ucuzluk diye düşünüyorum.

ha bir de, aç olduğu/sigara içemediği vb sebeplerle etrafta sinir küpü gezen insanlara da ayrıca gıcık oluyorum.(şirinlerdeki 'sinirli' gibi hissettim kendimi:P / yoksa asabi şirin miydi? /)

teşekkürler paylaşım için.

merve dedi ki...

kesinlikle şiddete ben de karşıyım düşüklük acizlik sadece.Güç denilen olgunun o olduğunu zanneden bir toplum içinde yaşıyoruz zaten.

aynen ben de gıcık olurum öyle insanlara.o zaman niye geziyorsun kardeşim evinde otur der insan ama.
ben sanki asabi şirin gibi hatırlıyorumda izlemeyeli uzun zaman oldu :D pamuk prenseste asabi vardı galiba amaan neyse:p
ne demek rica ederim , çok doğru ve güzel yazmışsın .

kar dedi ki...

küçük yerlerde de var aynı sorun :/ hof! daraldım vallaha

Öküzün Önde Gideni dedi ki...

teşekkürler paylaşım için:) yine bekleriz..

kar dedi ki...

siz beklersiniz de ben gelmem mi!

ödülünüz var efem!

emili dedi ki...

Eskiden annelerimiz dışarda bir şey yedirtmezdi bize,birinin gözü kalır diye.
Şimdilerde sigara yasağı bahane edilerek meyhanesinden,lokantasına,cafesine kadar her yer masaları dışarı atmış.Sabahları sucuklu yumurta kokusuyla yürüyoruz.Yoldan geçenlerin, parası olmayıp da yiyemeyenler göz hakkı ne olacak hiç düşünmüyoruz.

Anne Günlüğü dedi ki...

Ramazan ayı dışında bile "adam" aç kalma pahasına 50-60 binlik araba alır da alamayana dönüp ""aaa sen niye almıyorsun bi dane" diyebiliyor, parası var mıdır yok mudur düşünmeden " eee hadi yemeğe dışarı çıkıyoruz" diyebiliyor, bir t-shirt ü değişik zamanlarda 3 (ÜÇ!!) ten fazla giydin mi " ayy sen de ne sevdin bunu sürekli bunu giyiyorsun" denilebiliyor. Keşke dert Ramazan ayındaki düşüncesizlikle kalabilse..