13 Nisan 2015 Pazartesi

Oy Bana Bir Şeyler Oluyor

Öküz:
- Bırakaym seni Kadıköy'e. 2 buçuk saat kadar işim var karşıda; bekler/oyalanabilirsen dönüşte alırım tekrar.. (?)

Hatun Kişi:
- Hıı, olur olur.. 2 buçuk saat nedir; bir dükkana girerim, geçer....

Öküz:
- Bzztttt... Dzztt.. Dzzzzztttttt !! :S

11 Nisan 2015 Cumartesi

Meziyetler

30'larına yaklaşan bir kadının sahip olması gereken olmazsa olmaz meziyetlerden biri de 'çakalları, ve ne istediğini bilmeyen, olmamış/ham erkekleri olmuşlardan ayırt edebilme' yeteneğidir.

Tıpkı 30'larına yaklaşan bir erkeğin 'ömrünü yiyecek ve ömrüne ömür katacak kadını diğerlerinden ayırt etmek' zorunda olduğu gibi.

Evet; bunlar, geliştirmek 'zorunda olduğumuz' meziyetler. Yok ben duymadım, yok bana öyle söylenmedi demeyin sonra..

Gerçi hep de derim, "temiz yüzlüleri ancak ve ancak temiz yüzlüler ayirt edebilir" diye de; mevzuyu bosuna karistirmayalim simdi

5 Nisan 2015 Pazar

Lezzet Turu: Kasap Osman

Bilen bilir; Öküz'ün blogistana ayırdığı vaktin çoğu, yemek blogları arasında geçiyor.

Onlar beni sevmiyor gerçi.. Utandırdım yahut yakıştıramadı demek; geçenlerde bir blog sahibi silmişti hatta paylaştığım yorumu (yok be; gayet yemekle alakalı, ciddi bir şey yazmıştım).. 

Öküz'üm diye hep bunlar sanıyorum... Piiehh.... K.çımın kenarları..

Uzun zamandır aklımdaydı lezzet turları düzenlemek.. instagram'dan screenshot ala ala, gidilecekler listemde 40 yerin adı birikti.. 

İlk yolculuğumu, geçtiğimiz akşam Kasap Osman'a yaptım. Sirkeci'deki köfteciler sokağında bir yer. Filibe Köftecisi'nin yakınında.. (-ki hayal kırıklığıydı Filibe Köftecisi benim için. Üç adım ilerisinde Sultan Ahmet Köftecisi varken, kolay kolay yolumun düşmeyeceği bir yer.. Çok seveni var aslında; ama bana anlamlı gelmemişti açıkçası.. Damak tadımdan, yahut öküzlüğümden de olabilir tabi; büyük konuşmayayım)

Cem Yılmaz Russel Crow'u getirmişti Kasap Osman'a; hatırlarsınız gazetedeki fotoğraflardan.. Edirne'deki Kasap Osman'la alakası var mı emin değilim, unuttum onu sormayı; ama buranın da namını pek duymuştum..

Sonradan eklenen not: Yazının ardından aynı mekana 2 kere daha gittim.. Ustası mı değişti bilmem; ama 2si de büyük hayal kırıklığıydı benim için; ilk yediğim köftelerle alakası yoktu.. Ben bir istisna yaşadım ilk gittiğimde, yahut çok açtım da gözüm görmedi vs ise, hiç okumayın yazının devamını.. 

Herneyse.. Mekan salaş tabi; o konuda çok bir şey beklemeyin.. Fakat lezzet, vuhuuuu!! 
İstanbul'da yediğim en iyi köfteler sıralamasında ilk 3e yahut 5'e girer sanıyorum. Fiyat makul, porsiyonlar doyurucu... 

2 Sorun gördüm yalnızca.. Servis biraz suratsız; ve benim cenabetlikten midir bilmem (değildim lan!) köftelerimin birinden 2 adet mini boy kemik parçası çıktı. 

Köfte 10 numara.. Eminönü-Sirkeci taraflarındaysanız mutlaka uğrayın; müdavimi olacağınıza eminim.


Döner de yapıyorlarmış; gelmişken onun da tadına baktım üzerinize afiyet.. (ohşşş.. şlıp şlıp..)

Lezzeti fena değil; ortalamanın üzerinde, tamam.. Ama son dönerimi Bursa'da yemiş olmamdan mıdır bilmem; hayal kırıklığıydı benim için.. 

Özet: Döneri boşverin; köfteyi 1buçuk söyleyin ;)

Ardından datlı için, ara ara Hacı Şerif'i buldum... Cücük kadar bir yer zaten; gözden kaçması/bulamamak çok normal.. Dondurmalı irmik tatlılarını pek görür, duyardım buranın... Cumartesi akşamı ve saat henüz 9 olmasına rağmen, dükkan kapalı.. Ara sokakta oluşu ve bir saatten sonra turist trafiğinin olmamasında sanıyorum; erken kapatıyorlar.. Büyük hayal kırıklığı...

Haydiiii.. Ne edek? Ver elini Kumkapı'daki Boris'in Yeri....

Kaymaklı ekmek kadayıflarının methini duymuştum.. Kumkapı meydana çok yakın bir mekan... Akşam 10'a kadar da açık.. 

Ama.... Kusuruma bakmasınlar; arkadaşım daha toleranslı olsa da, ben sev(e)medim.. Mekan sevimli, çalışanlar çok ilgili/mütevazi... Kahvaltı için gelinebilir, o konsept için mantıklı, tamam; ama tatlı, akşam yemeği üstüne çok çok ağır ve anlamsız geldi... Adapazarı'nda yediğim manda sütünden kaymaktan sonra, ıı ıııhh... Sikletler farklı... 

Özet: Adapazarı rocks!




4 Nisan 2015 Cumartesi

Mim Mimmimmimmim

Sevgili Ne Giysem mimlemiş.

Benzer şeyleri çok yazdım aslında blogda; o sebeple, ondan kopya çekerek karalayacağım müsadenizle.

a) Doktorlarla bir derdim yok; abim de doktor hatta. Tonla doktor tanıdık var dolayısıyla.. Elbette bayılmam iğne olmaya; ama korkmam da. Aksine gözümü bir an dahi ayırmam elime/koluma iğne/enjektör cart curt batırılırken; her ayrıntısını görmek isterim..

Sünneti ameliyathanede olmuştum vaktiyle; doktora 'yau şu aradaki perdeyi kaldırın da göreyim-izleyeyim nasıl kesiyorsunuz, nasıl dikiş atıyorsunuz' dediğimi hatırlıyorum..

Ha ama şu popodan yapılan iğneler ürkütmüyor değil. Çocukluktan kalma bir travma olabilir; çaktırmasam da, gerilirim onda.. net..

b) Pek yemek ayırd etmesem de, genel itibariyle etçil biriyim sanıyorum. İçine dışına bakmam; alayını yerim..

Çiğ sebzeler ve dolma türevleri haricinde otgillerle çok aram yok. Ama öylesine açım ki sevgili elinden ev/anne yemeği yemeğe, bakla-hodan yahut enginar dahi pişirse ağzımın suları akar eminim.

c) Sinirli biri miyim? Sinirliyim aslında; ama bunu dışarıya yansıtmam. Arkadaşlarıma, sevgillerime, aileme vs sesimi yükseltmişliğim dahi yoktur sanıyorum; geçtim agresifliği.

Bunun tek istisnası trafik.. Hep sorarım 'peygamberler şu zamanda yaşayıp trafiğe çıksaydı, peygamber kalabilir miydi?' diye.. Trafikte az biraz kurt adam olabiliyorum sanıyorum; ama yine efendi-uslu, mevzuyu arabanın içinden yahut konuşarak çözecek şekilde.

Bir de şunu derim hep: 'bir insanın cinsel hayatını trafikteki duruşuna bakarak çözebilirsiniz'. Hani şu gördükleri her boşluğa arabanın kafasını sokanlar, öndeki aracı afedersin 'g.tten' takip edenler vs vs..

d) Makyaj?
Boynumdaki izi(!) yok etmek amacıyla, kozmetikçideki erkek tezgahtara 'şunu yok edebilecek kapatıcı verir misiniz?' demişliğim var; o sayılır mı?

Kullandığım kozmetikler?
- her gün roll-on, ve bolca bolca sabun.
- arada Bvlgari Aqva yahut z zegna parfüm; o an hangisi elime gelirse.. thats all..

e) Çocuğa isim? Hmm.. Umarım bir gün..
Kızım olursa adı belli; erkeğinkini hanım koyabilir..

f) Arkadaş? Hmm hmm.. Tanıdıkları ve 'severim ama görüşmeyiz'leri arkadaş kategorisine koymuyorsak şayet; pek arkadaşım yok benim. Asosyal bir adamım; sevmem kalabalığı. Toplasam, bir elin parmaklarını geçmezler.

g) Filmler?.. Aksiyon filmlerinden hiç anlamam; ömrü hayatımda x-men izlemedim mesela.. Dram severim.. Bilhassa durağan, kuzey ve doğu avrupa dramlarını(ciddiyim).. Yahut hardcore korku; omen, exorcist serileri gibi..

Tahmininizin aksine, porno seyretmeyeli uzuuun zaman oluyor.

h) Sıcak ve yağmur mu? ieehh.. sevmez öküz sıcağı.. terlemekten kompleks boyutunda nefret eder. Ve ayakları her dem çok üşür :S

i) Çay-kahve? çaycıyım ben.. çay olacak aga! dışarıda ince belli bardaktan düz/sade/öküz çayı; evde, cam fincanda, earl greyle harmanlanmış garı kılıklı çay.

Hadi yeter bu kadar :S

Xcoach, Butterfly, Gülni, Beauty, Arya(yüzleri arayan) ve Dilekçe'yi mimliyorum anam..

Bir de... Söylemeden geçemeyeceğim; şu Kayahan'ın eşi(ipek sanırım adı), ne muhterem bir kadındır..

2 Nisan 2015 Perşembe

Kusurlarımı Seviyorum

Birinin blogunda okudum geçenlerde.. 'kusurlarimi seviyorum. tembellik yapmayi, gereksiz para harcamayi vs' diyor.. (nerede okuduğumu unuttum; buralardaysa, kusuruma bakmasın kaynak paylaşmadığım için)

Ben hiç böyle diyemedim... 7 Yaşımda da, 30'larımda da...
Kötü / yanlış olduğunu bile bile, o baş akşam nasıl huzurla / gamsız konur yastığa, hiç bir fikrim yok.

Hiç 'tembelim, ama sefam olsun' diyemedim mesela kendi kendime.. Dürtü elbette tembellik yapmak yönünde, kimin farklıdır ki zaten? Lakin mükemmeliyetçi kafa mı dersin, kompleksli kafa mı dersin adına bilmem; mümkünü yok bile bile hazmademem o duruşu..

Üniversite dönemindeki sınavlarda da böyleydim bak; hiç, vize sabahı 'amaaan, yeter bu kadar.. olduğu kadar' diyemedim.... bir kez dahi, bir an dahi....

Mevzu yalnızca 'inandığım doğrularla' şekilleniyor elbette..
Düşünüyorum; 'negatif alışkanlığım / huyum / suyum ne var?' diye.... E biraz asosyalim mesela.. Lakin bunu değiştirmem için, önce kötü bir şey olduğuna inanmam, öyle olduğunu düşünmem lazım sanki. Yani olay genel kalıplarla kötü / yanlış görülmesinde değil, kendi aklım / mantığımla ulaştığım sonuca göre şekilleniyor muhakkak.

Başka ne var? Odunum biraz.. Alışıktır çevrem mevzuya lönk diye girmeme; alışagelen modern hayatın hem göbeğinde olup, hem uzak yaşamama; kadınca'nın k'sinden anlamamama(kaç 'ma' oldu?), şekilsel inceliklere inanmamama,  keskin / net ve fazla 'acı ama gerçek' fikirlerime vs..

Başka başkaaaaaa? Çabuk demoralize olurum mesela.. Aha dur, bir tane daha geldi aklıma... Hayatı ertelerim sürekli...  Aha bir tane daha; bilhassa aç olduğumda, bel altı dürtülerim, aklımın / mantığımın önüne geçer bazen bazen :S (iç ses1: bazen? iç ses2: aç insan babasını yer mazallah..)

Sonraaaaaa.... İşim daha sosyal olmamı, networkleri sağlıklı tutmak için gece hayatına alışmamı ve 3gram değeri 13 grammışçasına allayıp pullamayı gerektiriyor; aksi halde hemen hiç bir zaman onlar gibi para kazanamazsın.... ama ben tıntınım...

Tööbe .... Kendi bug'larımı buldum, iyi mi :S
Dur ben bir düşüneyim bunları; unutun siz şimdilik yukarıda yazdıklarımı :S

1 Nisan 2015 Çarşamba

Öküz & Bale

Elimde isime ayırtılmış 2 adet bale bileti var (iç ses: bale? what dı fuck is goin on meen?) ; lakin davet edebileceğim hiç kimse yok :)

Ya çok uzaktalar, ya yeni sevgili yaptılar, ya 'kesin gelmez'ler, ya bikbik ya vikvik... O hooo.. Külliyen zarar ziyan..

Erkek adam da çağrılmaz ki bale gösterisine :S
Ok.. Erkek erkeğe hayvanat bahçesi gezmişliği de var bu dingonun, ama; yok, o kadar da değil! (dıkla)

Sorma tabi 'Öküz ve bale ne alaka?' diye.. Bu seferki gerçekten sosyal amaçlı/rica/eşlik etme konseptli bir şey olsa da; vaktiyle modern dansa, operaya falan gitmiş; çok ince, sanat tutkunu bir adamım ben(!)  ( == artık ne meme vardıysa davet eden hatunda; modern dans gösterisine gitmiştim.. hey gidi günler.. / yazmıştım blogda, ara bulursun )

Not: Opera güzel ama; onu ayrı tutalım.. Orada aynı anda hem sahnedeki yahut orkestradaki hatunların popolarına dalarak dipten midye çıkartıp, hem 'keyifle izliyormuş / anlıyormuş' gibi durmama gerek kalmıyor.. Sever Öküz operayı..