28 Şubat 2009 Cumartesi

ADAM OLMAK


Bu yazım biraz kısa olacak izninizle.
Amacım, tek bir soruyu zihinlerde duvardan duvara vurmak..

Çok duyarım çevemdeki modern kadınlardan "adam gibi adam arıyorum", "yok anacım, adam gibi adam kalmamış", "adam gibi .. adam gibi..." vs..

İç sesim, bunu söylediğini gözlemlediğim hemen hemen tüm kadınlar için(elbette istisnalar da söz konusu) benzer şeyler fısıldadı kulağıma.

Eyvallah; "adam gibi adam" kalıbıyla ne söylemek istediğinizi anlıyorum. saygı da duyuyorum buna. ama..

Adam gibi adamı haketmek için biraz da "adam olmak" lazım değil mi? sen ne kadar adamsınız ki, adam gibi adam arıyorsun? // Kimse üzerine alınmasın lütfen, ama nice sorumsuz-serseri yaşayan kadının ağzından duydum benzeri vıyaklamaları.//

Ah be güzelim.. o adam niye seni tercih etsin? Bunu sorsana kendine.
Vücudun güzel olabilir. Ama unutmaki, rakip frmalarının da çoğunun vücudu güzel. Hatta o anlamda senden öte şeyler sunabilecek tonla kadın var bu dünyada. Kaldı ki, o bahsettiğin fiziksel güzellikten de 5-10 seneye kalmaz eser kalmayacak. Bunların farkında değil misin?

Adam gibi adam neden seni istesin? Sen o adama "onun istediğini" verebilecek misin peki?

Kadınlarda şunu gözlemliyorum. Çevrelerinde tonla "şöyle güzelsin, şöyle muhteşemsin, bir defa eline dokunayım yeter" tiplemeler dolu. En güzelinden, en çirkinine bu kural genelde değişmez. Allah affetsin, benim nice "iğrenç" kategorisine koyduğum kadına olan erkeq talebini biliyorum. Söylenen iltifatları ve özgüven katsayılarını biliyorum.(ve çok eğleniyorum bu durumla)

Tamam bu da güzel. ama...
Bu egoya kendini öyle kaptırıyorki kadın milleti, öz eleştiriyi sıklıkla es geçmek durumunda kalıyor.(erkekler farklı mı? elbette değil. kadınlı erkekli "adam olanlar" burada ayrı kefede tuttuğum taraf)

Sen ne kadar adamsın? Bunu sık soruyor musun kendine?
Aşağılamak anlamında söylemiyorum bunu; haddime de değil. Aksine hoşuma bile gider "ben şöyle arızayım, şöyle serseryim" vs diyen kadınlar. zira eğlencelidirler. gayet keyifli arkadaşlıklar söz konusu olabilir.

Tek anlamadığım ve üzüldüğüm; bu "ben serseriyim, sorumsuzun önde gideniyim" diyen kadınların, bir yaştan, bir durumdan sonra "adam gibi adam yok" söylemleri..

Sorumsuz biri sorumluluk sahibi birini isteyebilir, hayat daha stabil ve güvenli olsun diye. Ya sorumluluk sahibi biri, sorumsuz birini alır mı sizce hayatına?

Farkındayım, gönül ot b.k ayrımı yapmıyor. Ama .... Ya akıllar başa gelince? Ne kadar süre adamın nöronları arasındaki iletişimi sekteye uğratabilirsiniz ki? Hangi pamela anderson memesi yahut leyla-mecnun aşkının gücü buna yeter?

Lütfen. İğneyi başkasına batırırken, kendimize çuvaldız batıralım.
Hiç bir şey kaderimiz değil. ne serseri olmak, nede adam olmak.

Tek ricam, adam olmadan adam peşine düşmeyelim. zira herkes, "olduğunu hakeder".

not: adam olmak da göreceli olabilir. tüm bu yazı, adam olmanın birinci kıstasının "sorumluluk sahibi olmak" olduğu varsayımıyla yazılmıştır. serserinin tam tersi misali.

27 Şubat 2009 Cuma

Öküz, Şiir ve Mim zımbırtısı

Sevgili Karamel mimlemiş beni. Pek teşekkür ediyorum kendisine..

Ufak bir araştırmanın ardından "mim" olayını çözdüm.... sanırım.... (yanlış bir şey yaparsam düzeltin lütfen)

En sevdiğim şair ve yazarları yazacakmışım..

İyi de... Öküzüm ben yahu.. Bu, pek bana sorulacak bir soru olmasa gerek.

Sen hiç şiir okuyan öküz gördünüz mü?

;)

baleye, operaya, modern dans zımbırtılarına kız arkadaşlarının zoruyla gidip, çaktırmadan "göz kapaklarını dinlendiren" tiplemelerdenim ben.. anlamam öyle şekilsel inceliklerden.. doğamda yok.

Şiiri genel olarak sevmem. (melankoliyi ve o duruşu sevmem daha doğrusu)
Bir tek, behçet necatigil(çok özel ve kendime yakın hissettiğim bir üslubu vardır) ve can dündar'ın şiirleri keyif verir bu bünyeye..

Yazar konusunda ise, "hiç kitap okumayan biri" değilim açıkçası. Senede 5-10 kitap bitirir bu bünye. Ama şöyle bir şey var.

Kibarfeyzo hiç bir şarkı sözünü(tek bir cümlesini dahi) ezberleyediği gibi, izlediği filmlerin yönetmenlerini de, okuduğu kitapların yazarlarını da akabinde hemen unutur..

en son neler okumuşum.. şöyle bir bakayım masama... yazarlarını siz çıkartıverin..

ilber ortaylı'dan son imparatorluk ve gelenekten geleceğe diye 2 kitap
dostoyevski öteki ben(itiraf ediyorum; pek bir heyecanla beklemiştim sonunu. ama hiç bir şey anlamadım.. daha doğrusu.. anladım sanırım da... bu mu yani? bu kadar mı? )
5. incil

Şimdi de benim birilerini mimlemem gerekiyor sanırım.

En keyifle okuduğum ve bir çırpıda aklıma gelen...
- Siminya(çook keyiflidir)
- Rahatsız Hatun
- Bukle
- Müstesne İşler / Eva
- Pucca

biraz, "beni seveni severim" bir liste oldu galiba:)

25 Şubat 2009 Çarşamba

Erkekler, Kediler ve Öküzler


Erkeklerle kedilerin kaderi aynı.... hani derler ya, "başa ne gelirse ya meraktan, ya *meraktan" diye..

Nedi bu çektiğimiz, neden bu kadar oranın dikine gidiyoruz.... bilemiyorum.

ama siz hanımlar da(yalnız bakar mısınız; üslup, stadyum dolusu kadın önünde konuşuyor misali) lütfen "çünkü hayvansınız, çünkü basitsiniz" gibi kolaya kaçan ve empati yoksunu bir tavırla olaya yaklaşmayın.

Zira, akıllı ve iskelet yapısı açısından şanslı hayvanlardan başka bir şey değiliz aslında.

Bu "basitlik", sizin düşündüğünüz gibi bir şey değil. O mecazi anlamdaki hayvanlığın yalnızca insanlara mahsus olduğu, muhakkak. ama benzer "şeyinin peşinden gitme" güdüsü tüm erkek canlılarda mevcut(hatta tüm canlılarda). ve bunun sebebini, "mecazi anlamdaki hayvanlık" olarak yorumlamak, sığ olmaktan öte bir şey değil diye düşünüyorum.

Yanlış anlaşılmasın, burada sözünü ettiğim karısını/sevgilisini 35. kadınla aldatan erkek psikolojisi değil. Onun elbette savunulacak bir yanı yok(gerçi o konuda da pek çok şey söyleyebilirim. ama, çok ayrı bir konu. ayrıca yazarım).. Hayvanlıkla!, yaratılışın getirdiği güdüler yahut erkeklik arasında ince bir çizgi var. Tıpkı, ırıspılıkla(mecazi anlamda) kadınlık arasında olduğu gibi..

Kadınların ilgi çekme, beğenilme, dişiliklerini ön plana çıkartma vb ihtiyaçlarını, evrim sürecindeki(-ki darwin'in türler arası geçiş olayına inanmıyorum) ezilmişliğin, arka planda kalmışlığın, hor görülmenin sebep olduğunu kısmen söyleyebiliriz. Ama burada sözünü ettiğim şey "bence" çok farklı.

Tamamen fiziksel bir durumdan söz ediyorum. Durumu açıklayacak net şeyler söyleyebilmek için hayvanatları daha yakından gözlemlemek gerekecektir. Zira temel insanı, bir kediden çok başka, farklı kuralların hüküm sürdüğü bir dünya misali yorumlamak.. cehaletten yahut saçmalıktan başka bir şey değil..

Bu, "şeyinin dikine gitme" durumu aslında kadın için de aynı düzeyde mevcut. Ama rollerin beraberinde getirdiği psikolojik yönlenme(şey eden, şey edilen) ve şartların zorunlu kıldığı evrim neticesinde, bu güdüyü çok bastırılmış bir şekilde yaşıyor kadınlarımız.

Oysa kedilerde durum ne güzel(kedileri pek sevmem aslında. ama kedi-köpek haricide, yakından gözlemleyebildiğim başka hayvan yok malesef.. o sebeple bir kedidir almış gidiyor)...

Dişi kedi hiiiiç çekinmeden erkeğinin altından girip, üstünden çıkabiliyor.. Popoyu tavana dikip, üzerinden inmiyor erkeğinin. Ayıplayanı yok, sorumluluğu yok, endişesi yok... (endişe duyulmamalı falan dediğim yok. benim derdim genel yaklaşımla.. isimlerin doğru konulmasıyla)

Erkek kedide ise daha önceki hiddetli reddedilişlerin sebep olduğu çekingenlik söz konusu. Ama %100 hedefe kilitli vaziyette(önceki postlardan birinde de yazdığım gibi, "önünden tren geçse farketmeyecek derecede"). ve 30001. reddedilişi dahi olsa yine şansını deneyecek.. yapmak zorunda, çünkü o güdü, beyninin %99.9'unu ele geçirmiş durumda. Kalan %01lik kısmını da güvenliğe ayıran garibim kedi, tövbe edecek kadar korkutulmadığı varsayımıyla muhakkak dişinin istediğini verip, uzay stasyonlarını birbirine kilitleyecektir.(dışlanan ve ömrünün önemli bir kısmını tecavüz ederek ve/veya aseksüel modda geçirenler de söz onusu tabi)

Çok eşlilik, aldatma, kuma getirme, -18 yaş sapıklı vb konulardan bahsetmiyorum. Cenaze evinde alt alta üst üste taklalar atmak isteyen münasebtsiz/zamansız manyaklardan da söz etmiyorum. Her akla geldiği zaman hazır olmalısınızdan da bahsetmiyorum. Tatmin etme becerisinden yoksun(hmm, bak bir yazı da bu konudan çıkar. unutursam hatırlatın), düşüncesiz, iğrenç partnerlere/eşlere sahip kadınların, yahut firijit, iğrenç ve düşüncesiz/öküz kadınlarla evli erkeklerin kaderinden ise hiç bahsetmiyorum. (bu liste uzar gider)

Ama bilin, bir erkeğe "aklın fikrin orada" demek, ona yapabileceğiniz en büyük haksızlıklardan biri. Hani ben kendime öküz diyorum ya.. hıh.. işte öküzün önde gideni de siz oluyorsunuz o durumda. Ne kendi doğanızı-yaratılışınızı biliyor, ne karşınızdakini önemsiyorsunuz.

Kendi adıma konuşayım. reddedilmek ve "o şekilde suçlanmak" kadar kendimi kötü hissettiren çok az şey tattım bu dünyada..

23 Şubat 2009 Pazartesi

NE OLUYORUZ YAHU !!

Yuuuuuuuuh!! Ne oluyoruz ya!!

Ben çocukken çok aşıktım hülya koçyiğit'in kızına.. güllüşah filmi vardı, yaşı 25+ olanlar bilir. Şımarık mımarık; severdim ben onu.. beğenirdim çocuk aklımla..

İşte o Güllüşah'ın(gülşah'ın) kızı(KIZI) nişanlanmış! Yanlış okumadınız: KIZI NİŞANLANMIŞ !

Ne oluyoruz yahu?
Tamam, arkadaşlarımın evlenmesine hatta birer birer çocuk sahibi olmaya başlamalarına artık alışmıştım. Ama bu kadarı da fazla!

Akranım sayılır Gülşah yahu(hiç tanımam etmem.. platonik aşktı bu sözünü ettiğim:P)..
"kızı nişanlanmış" ne demek??... 2 seneye bir de çocuk yapsa... anneanne olacak...

höyytt!! gidin... öteye ötye... yaklaşmayın bana...
imdaaaaat!!

uzak durun benden!!

üniversitesi, alçak-yüksek lisansı, askerliği, hedehödösü, işiydi derken 20-30 yaş arasını yaşayamadım zaten... şimdi bir anda yaşlılar kategorisine mi gireceğim yahu!

kibarfeyzo ve torun.... düşünemiyorum dahi !...

yaw ne olur; en azından şöyle 10-15 sene daha izin verin bana.. sonra yaşlanıp torun torba düşüneyim... onca sene ektik, 3-5 sene de, yaşlı kategorisine girmeden hayatı yaşayalım.

günah yahu!

21 Şubat 2009 Cumartesi

CİLVELEŞME KOMEDYASI


Yeri / sahibi lazım değil, kedilerin cilveleşmelerini henüz geçen akşam seyretmiştim. Az önce de, bilmem kaçıncı kez "seven samurai" filmini izledim.. (seven samurai kıskanırmış)..

Her iki içerikte de benzer bir sahne var. "Cilveleşme"
(7 samuray'dan nasıl cımbızla seçtin o sahneyi demeyin.. algıda seçicilik işte tam da böyle birşey:P)

Bu kadar basit ve komik mi yahu durum:)?
Dışarıda kan gövdeyi götürüyor, hiç sırası değil, kediler açlıktan kırılıyor, etrafta köpekler fink atıyor falan... dişi olan poposu her daim yukarıda, hem teslimkar(teslimkar??) hem nazlı, hem "gel gel deyip, kikirdeşerek kaçan"... Erkek olan ise tehlikelere karşı her an tetikte, 500mt uzakta olsa dahi hedefe kilitli(aradan tren geçse farketmeyecek derecede), tedirgin, katiyen öyle bir niyetim yok edasıyla dişinin 2 adım mesafesinde durmaksızın daireler çizen ve her bulduğu fırsatta şansını deneyen ..........

Benimki gibi dingo bünyeler için hem çok gülünç, hem de çok utanç verici bir süreç..

Biri(insanı, kedisi farketmiyormuş) "bilmeem", "bakarızz", "ay aklın fikrin orada", "oynaşma mı, o ne?", "assssslaa! aklımdan geçirmedim" serzenişleriyle, ve muhakkak popo tavana dikişmiş(azmış dişi kedileri gözlemleme şansı yakalayanlar, bilir) vaziyette.. yan cebime koy pozisyonunda..

Diğeri "hadi be!!", "bir kere be!!", "2 dk lan!!", "off!! böyle olmayacak, acaba saldırsam mı? hayvanlık etmiş olur muyum?" vb sözlü, yahut çaresiz bakışlarıyla sözsüz yalvaran, karşı tarafın tepkilerini çözemediği için endişeli.. hatta bazen de, hedefe en ileri teknoloji savaş uçaklarından beter kilitlendiği için "istenmeme" olasılığını göremeyen..

Yeterince yukarıdan bakan birinin izlediği tiyatroyu, aklında geçenleri, muzip gülümsemelerini falan düşünsenize... Çok utanç verici :S

Kibarfeyzo'nun dünyasında "cilveleşme" denen şey pek yoktur. Anlamaz ve ötesinde beceremez de zaten. Kimseyi tavlamışlığı da yok. (1-2 tane var aslında emeğimin geçtiği çalışma. ama neticede,çok az) Allahtan bir şeytan tüyü durumu mavcut da, talibi görece de olsa çok oluyor.

Muhtemelen bu "cilveleşememe, asılamama, tavlayamama" beceriksizliğinin altında da, sebep olarak bu yatıyor. Alışmış bünye tembelliğe, hazır yemeğe. yaş ilerleyip, rakipler çoğaldıkça, şartlar zorlaştıkça, talipler azaldıkça da... hafif bir taşa oturma durumu söz konusu :S

Wild Life..
Her neyse..

Hal böyle olunca da, 30 sene sonra geriye bakıp "ben hep seçilen taraf olmuşum yahu" deniyor.
Seçen taraf olabilmek için, "3-5 adımda kız nasıl tavlanır" içeriğinde bir kitaba yahut kurnazca bir gözlem sürecine ihtiyacım olacak.

Çevremde bu anlamda ölüyü dirilten cinsten tonla erkek var. Her güzelin yanına bir ayı kuralı gereği, hep de cillop parçalar söz konusu bu arkadaşlar için; çünkü seçen taraftalar.

Onlar kadar olabileceğimi sanmıyorum. Zira gönül işlerinde reddedilmeye yahut ışık yakılmamaya gelemiyor bu bünye. Öğrense öğrense 1-2, hadi bilemedin 3 reddedilmeyi görmezden gelebilir; o da sıfırdan bir sreç değil, az biraz umut verilirse..

Zor bir süreç benim kafada biri için.

Hatun kişi, sen içeri girince göz ucuyla dahi bakmıyorsa(bende mi tuhaflık var bilmiyorum, ama içeri her ne girerse girsin gayr-i ihtiyari, refleks misali benim gözler 1-2snliğine de olsa kayar..
ama yok... ablamda tık yok), ben nasıl göstereceğim ki kendimi buna?

İşin komik yanı, benzeri durumları yaşayıp da, daha sonradan "yaa ben o zamalar sana çok aşıktım" diyenini de çok gördüm(yalan.. 1 kişi.. yok pardon 2) Aşık olduğun adam odadan içeri girdiğinde gözlerini nasıl frenleyebliyorsun yahu? Nasıl bir iradedir bu. ne tip bir haz alıyorsun bundan? :S

Hiç unutmam. dershane yıllarında yanımda oturan ve "arda" isimli bir erkeğin adını silgilere, masalara kazıyan bir kıza vurulmuştu bünye... seneler sonra geldi tabi itirafı.. "ben sana çok aşıktım ama sen hiç bir şey yapmadın"... e bre öküz(hani öküz bendim?), sen başka başka erkeklerin adını sıraya kazırken nasıl yaklaşsın bu çocuk sana.. yazık, günah değil mi?

Beğendiyseniz, beğeniyorsanız, hareket/tepki bekliyorsanız, lütfen belli edin ey kadın milleti.. hatta gözümüze gözümüze sokun! zira herkez girişken, yapışkan memleketim delikanlısı değil. 4 köşeli, çekingen öküzlerde var bu toplumda.

Yaklaşmayı kolaylaştırmak ayrı bir konu... Yaklaştıktan sonra action'a uzanmak ise apayrı....

O süreçte de, lütfen açık olalım. Kedi değiliz ki, "tavana dikilmiş popo" testi yapalım..

Ben anlamıyorum en azından..
Yanımda uzanırken, "kibarfeyzo daha ne yapmam gerekiyor sevişmeyi başlatman için" diyenini bile gördü bu bünye(şükür ki çok seneler önceydi bu olay.. iş yatay/dikey aktivitelere gelince kısmen! daha cesur, hedefe odaklı ve atak bu bünye)

Şu tavlama ve hemen ardından gelen cilveleşme süreçlerini kolaylaştırsak.... olmaz mı? istiyorsak istiyoruz, istemiyorsak istemiyoruzdur hani? hı? olmaz mı?

19 Şubat 2009 Perşembe

Pişmanlıklarım Bölüm 1


"Geçmişimdeki hiç bir şeyden pişmanlık duymuyorum" diyenleri hiç anlamadım..

Benim tonla hatam ve pişmanlığım var. "Hangi birini yazayım" dedirtecek kadar çok..
Ders almasını az buçuk bilsem de, bambaşka konularda bambaşka pişmanlıkların iki adım ötede beni beklediğinden hiç şüphem yok.

Pişmanım blog.. Çünkü,
Evli biriyle yattım.. [sonradan eklenen not: 09.2009, 2.(hatta 2,5.)evli tecrübem de gerçekleşmiş oldu. aferim! ne iyi halt etmişim!]
Asla pişmanlık duymadığım çok değerli fuck-buddy'lerimin yanında, üç kuruşluk insanlarla da yattım. Vücuduma değdikleri için gerçekten rahatsız olduğum kadınlardan söz ediyorum....
Saçma sapan birine 2., 3., 4., 5. seferler için gurursuzca ısrar ettim. Çok karaktersizce bir şey bu. hiç yakıştıramıyorum bu bünyeye... ama... "yaptım" işte zamanında(uzaktan sesi ne kadar ciddi anlaşılıyor bilmiyorum.. ama inanın çok utanç verici bir tecrübe kibarfeyzo için - allahtan yalnızca 1 kez yaşandı bu durum)..

Fuck buddylerim özel insanlardır. benzeri pişmanlıklarımın sayısının x10 olmamasını onlar sağlıyor. çok şey borçluyum onlara.

Overdoze testesteron ataklarında birlikte hormonlarımızı dindirdik.. Birileriyle duygusal anlamda beraber olmadığımız, bünyelerin "sarıl, sarıl" diye bağırdığı zamanlarda birlikte sarılıp yattık.. bir oyuncak ayıya yahut yastığa sarılır gibi.. sanal da olsa, anlık kabaran duygulara ilaç olduk birbirimiz için.. birlikte dertleştik... birlikte kahvaltı ettik..

30 yaşında, uzun zamandır düzenli ilişkim olmadığı halde başım bugün dejanere sex ve beraberinde getirdiklerinin bokları içinde değilse... o dostlar sayesindedir. onlar işte bu bahsettiğim saçma insalardan uzak tuttular beni.

Onlar, memleketim ortalama erkeğinin yaptığı gibi, vücut için "seni seviyorum" ile kandırmaktan alıkoydular beni. gerek bırakmadılar.

-ki bu gurur duyduğum birşeydir.
onlar olmasaydı yapabilir miydim? %100 emin olamasam da.. yapardım muhtemelen.. ("ah" almak kötü şey.. ) de....... yazık günah...... erirdi bu çocuk.... ayşe-fatma/sağ-sol el/ nereye kadar..

Acımasızca eleştirirdim "evli biriyle" ilişki yaşayanları.
Muhteşem bir kadın, bir açlık zamanında ve muhteşem şartlarla(sakın aşık olma. sadece eğleneceğiz.. evliyken bunu daha önce de yaptım vb) yaklaştığında.... büyük konuşmamak gerekiyormuş; olabiliyormuş meğer..

pişman mıyım? şüphesiz pişmanım... insan evladıyım sonuçta.. Ama yeniden gelse kaçabilir miyim; yahut gelmese dahi, onu istemez miyim? yazarken utansam da, sorunun cevabını gerçekten bilmiyorum(yahut telaffuz etmek istemiyorum belkide). genç, bekar bir erkek için, net tavır alması çok zor bir durum.

bünyemi çok zorladığım zamanlar oldu be blog.... hayat böyle birşey.. pişmanlıklar, hatalarla dolu... farkındayım.. tek avuntum, pişman olmanın da bir erdem olduğunu bilmek..

ama...

aması yok.. bugün pek karamsarım ... keyifsiz bir gündü, belki de onun içindir....

herneyse... elbet devam ederim bir gün..

(iç ses: özür dilerim kibarfeyzo.. şartlar zordu farkındayım, ama keşke daha az yorabilseydim seni)

16 Şubat 2009 Pazartesi

Yaşayamadıklarımdan

Hiç pamuk şekeri yemedim ben (yahut 20 sene önce yediysem de, unuttum). Yaş 30.. bu saatten sonra da alıp yemeye utanıyor bünye. pek merak ediyorum tadını..

"neden?" diye sormayın. var işte öyle saçmalıkları.

Elma şekerini yedim ama bak. hayal mayal var aklımda o fotoğaf. ama yine, nereden baksan 25 sene olmuştur. (bir planım var.. beylerbeyi'nde görmüştüm geçenlerde. "anne, al bak sana elma şekeri aldım" bahanesiyle satın alıp, kenarından köşesinden ben de kemirmeyi planlıyorum")

yakışmaz.. yapamam... bünyeye ters... öyle kadınlar gibi, elde kır çiçekleri tepelerde bayırlarda heidi misali gülücükler saçarak sekemez bu bünye.. sorun, birinin görüp görmemesi de değil; kimse görmediği taktirde de durumun değişeceğini sanmıyorum.

A.Ö.(arabadan önce)'ki çağlarda kibarfeyzo'nun kız arkadaşlarına çiçek alması da pek rastlanabilecek bir durum değildi. Düşünsenize; elde bir buket kır çiçeğiyle istiklal caddesinde yürüyen kibarfeyzo!! olmaz!! fena utanırım... ( not: "kendine güveni olmayan erkekler........şöyle de böyle de.. vıdı vıdı" atıp tutan varsa; peşin peşin söyleyeyim ... yediririm o lafları; aklınızda dahi geçirmeyin! )

Hadi taşıdık diyelim.. çiçeği verdikten sonra da bitmiyor ki bu "kırmızı surat" sebebiyeti ızdırap..
bu sefer de yanınızdaki dişi, rakip kızların gözlerine sokarcasına gün boyunca elinden düşürmüyor çiçeğini..

"romantik erkek" fotoğrafını sevmiyorum.. (var bir bildiğim; nickimi boşuna öküz seçmedim:P)
o yüzümü sadece 1 kişi bilmeli.. zaaf gibi geliyor...

kibarfeyzo çok mu öküz peki? e, evet.. yukarıdan bakınca fazlaca öküz....
ama, çok yakından tanıyan birinin aynı şeyleri söyleyeceğini sanmıyorum.
(sadece çok yakından tanıyaların görebildiği bir romantizmin de, anlamı var mı?.... yok sanırım.. haklısın)

şekilsel kuralları sevmiyor bünye. e kadın milletinin de romantizmden anladığı o şekilsel kurallar olduğu için, yapacak bir şey yok.. (zira pek çok durumda amaç, sevildiğini hissetmekten çok sevildiğini başkalarına göstermek)

bisiklete binmeyi de bilmez kibarfeyzo.. düşersin, araba çarpar vb tonla evham sebebiyle hiç bisikleti olmadı ki.. kibarfeyzo ne yapsın....

ama.. çok hevesli, çok meraklı..
tonla "hadi inelim caddebostan sahile, orada öğretirim ben sana" diyen gönüllü eğitmeni de var. ama yok! 3 kuruşluk karizma var zaten; onu da orada yerle yeksan edemem bisiklet merakı yüzünden. kimse de, "dağ bayır, kimselerin olmadığı bir yere gidelim, orada öğreteyim" demiyor ki.. illa caddebostan... show tv'den 60 milyona gösterseydiniz bari rezilliği!

14 Şubat 2009 Cumartesi

Al Bundy Gördüm Kendimi


Bakın aklıma ne geldi..

Hani o, "ıyyy; kibar feyzo iğrençsin. aşksız sex mi olurmuş. ne kadar ucuzsun!" naraları atan hanım kızlarımız var ya.. bir de onları şöyle düşünün..

O bahsettiğim hanımların pek çoğu söz konusu sinema filmi, dizi zart zurt olunca "fırsat verilse"(x yönetmen "gel" dese) "sanat için sevişirim" ve irili ufaklı benzerlerini, gayet kolay söyleyebiliyorlar.

Ben kendimden biliyorum. Sanat için gayet de güzel sevişirim. Ama bu, benim mesleğime duyduğum saygıdan çok, hayvanlığım, hırslarım/egom yahut paraya ihtiycım sebebiyle olacaktır(-ki allah düşürmesin o ihtiyaç seviyesine. "düşsen dahi"si tartışılır bence). //hmm ... şu sevişir miydim olayını yeniden düşüneyim... aksi de mümkün..//

Hani aşksız sevişilmezdi? Çok sığdı kiberfeyzo?

İş para için yapılır. Yahut doktor, öğretmen, bilim insanı falansanız "idealist yaklaşım" da söz konusu olabilir.

Ya sinema için?.... hiç sanmıyorum. (sananlara da lafım: bünyenizi daha acımasız sorgulayın. seyreyleyin altlardan neler çıkacak)

"O bir rol"... ne için, kim için? ortalama bir erkek için, sebebinin, nasılının pek bir önemi olmaz diye tahmn ediyorum. "ama sevgilim, o bir roldü"..

So what!!!? fiziksel yaşanan önemlidir erkek dünyasında.

Bakın işte "gözlerinizi kapatıp, gayet de güzel aşksız seviştiniz".. belki, hırslarınız/egonuz için... belki para için.. belki meslek ahlakınız için(!!)... adına her ne derseniz..

hatta gün geçmiyor ki, gazetelerde "rolüne fazla kaptırıp, bayaa bayaa seviştiler" haberi okumayalım.. hangi aktör/aktirist söyleyebilir ki, "yok hayır, o, buz gibi/sıfır elektirikli/sadece rol öpücüğüydü" diye?

Aşksız sevişilmez lafı tam bir palavra!

Sadece ama sadece, "istemediğin insanla" sevişilmez. Aşk yüzünden istemeyebilirsin; buna saygı duyarım (ki ben de yaşadım bu sebeple istememe olayını).

Ama ne bizleri, ötesinde, ne de kendinizi kandırmayın.
Zira.... ne o suçladığınız erkekler, düşündüğünüz kadar ard niyetli(istisnalar kadieyi BOZMAZ. ve bu istsnalar her iki taraf için de, benzer oranlarda söz konusudur muhtemelen).. ne de sizler, yarattığınız pembe tablo kadar masumsunuz. (istisnalar yine kaideyi bozmaz)

Kibarfeyzo, "istediği/arzuladığı" bir fuck-buddyle sevişince "ıyy ahlaksız herif" oluyor; ama aktrist "istemediği/arzulamadığı" biriyle aşksız sevişince "sanat" oluyor... iş oluyor... enteresan......

(not: yanlış anlaşılmasın.. sanat için, elbette kaliteli her şey yapılır/yapılmalıdır da. bir aşk filminde sevişme olmayacak da, ne olacak.. burada eleştirdiğim o değil. sadece, neyin ne olduğunu, suçladığımız insanları yahut kendimizi biraz daha acımasızca sorgulayalım. ve yaşadıklarımızın adını net koyabilelim.) //iç ses: offf.. bendeki de kuyruk yarasıymış.. kim eleştirdi "sen sığsın" diye hatırlamıyorum. ama belli ki, biri ağır birşey söylemiş.. bünye de, "ben sığ değilim'i ispat peşinde//

"Kaç tane kadın, önüne elleri kolları gözleri bağlı brad pitt konsa, ve tüm kaygılarını(yakalanma gibi) sıfırlayacak şartlar oluşturulsa, 40 porno film çevirmez adamla" olayına hiç girmeyeceğim.

Biz erkek milleti yaparız.. klodya şifır'a da gerek yok. ortalama bir holywood aktristi olabilir. 40 değil.. 40.000 film çeviririz şartlar uygunsa. ama en azından dürüstüz.. (yahut dürüstüz demeyelim.. pazarlama hususunda sizden daha az becerikliyiz).

Hele hele, yine Pucca'nın deyimiyle "normalde sümüklerini atmayacakları zengin adamlarla evlenip, 14 şubat'ta aşk!! aşk!! aşk!! aşk!! naraları atan.. ay çok mutluyuz.. gerçek aşk bu!!!" yapan hanım kızlarımıza hiiiiiç değinmiyorum...

Playboy dergisinin sahibi var biliyorsunuz(unuttum ismini).
Adamın malikanesinde 7/24 300 çıplak fink atıyor(hem de ne çıplak:P)
Onlar kadın değil mi?

Fahişelik dünyanın en eski mesleklerinden.. sizce sadece çaresizlikten mi yapılıyor? (is-tis-na-lar kaideyi bozmaaaaz)

Hani?????

Kabul edin... Hepimiz insanız.. +'sıyla... -'siyle..

YANLIZ MIYIM NE

Şöyle bir geriye bakınca, pek "hormonal güdümde" bir blog oluştuğunu gördüm. Bu değildi aslında amacım. Ama enteresan hikayeler de sıklıkla oradan çıkıyor yahu.
Konsepti değiştirip, başka şeylerden de mi bahsetsem acaba?
Sevgililer günü mesela?

Ben de sevgililer gününde "çift" olmayı sıklıkla beceremeyenlerdenim. Ve şüphe yok ki, bu sene de sap bir 14 şubat olacak.(hatta oldu; saat 01:30)

Pek enteresandır; bugünü sap geçirmemek için deli dana gibi aranan insanlara pek sık rastlar oldum çevremde. 14 şubat'ın albenili ritüelleri yüzünden yahut oluşturulan romantik fotoğraftan değil de, "yanlız(asla "yalnız" değil) oldukları gerçeğinin suratlarına çarpmasından" sanırım bu telaş.

Uzun yıllar, "yanlızlık iyidir; neden rahatsız olayım ki.. yetiyorum kendi kendime.. mutluyum" modunda dolaştım ben de. (oyyyy.... tv'de angelina jolie varmış.. hiç tipim değil aslında:P ama çook fena kadınsı bir yaratık yahu. şeytan tüyü pek bir büyükçe) Mutluydum da.... zira keşfetmek, yaşamak istediğim tonla şey vardı; biriyle beraber olarak bunların kısıtlanmasını istemiyordu belki de bünye. Bu yaşıma kadar yanlız olmak hiç rahatsız etmemişti beni.

2 ciddi ve uzun ilişki, 2 güzel ama eh ciddi ilişki ve boooolca gayri ciddi ilişki(fuck-buddy) neticesinde geriye dönüp baıyorum da... Hakikaten yanlızmışım. Hatta öyle dipten derinden yanlızmışım ki... ürktüm...

"Issız adam" sendromu değil bendeki.. Gayet güzel uzun süreli ilişkiler de yaşayabiliyorum ve evlilik dediğin şey, öyle çok da uzak değil bu bünyeye..
Sadece, balık kısmımın gönülden isteyebileceği, kova sert mantık/doğrular süzgecimin olur diyeceği biriyle karşılaşmadım diyelim.. (isteyebileceğimi düşündüğüm kişiler de, bana pas vermedi. bünyede "asılma" becerisi olmadığı için.. geçti işte birşekilde yıllar)

Çok sevdiğim 3-5 arkadaşım var. Çok sık görüşemesek de, bana gerçekten değer verdiklerini bildiğim insanlar(saolsunlar).
Sevişebileceğim fuck-buddy'lerim var.

Ama sarılabileceğim, sarmalaşıp dvd seyredebileceğim kimse yok(muş)... 30.yaşımda vurdu bu gerçek suratıma..

Yaşlanıyor muyum?.... evet....
aptal duygusallardan mı oluyorum?... hiç bir zaman duygusuz olmadım zaten.. ama katiyen salya sümük, güçsüz zavallılardan da olmadım(yakıştıramam bu karaktere).
Şöyle bir bakındım telefon rehberime.. çağırıp sarmalaşabileceğim biri var mı diye....
yok...

Aslında var 1-2 alternatif.. ama onlara da bunu söylersem,
ya amacımın "onları yatağa atmak" olduğunu düşünecekler, ya da "aaa bana aşık galiba.. hemen tutulmalıyım ona" diyecekler... her halükarda ya başıma iş alacağım, ya da sinirleri bozacağım..

İşlek bir caddedeyim.. ve kaldırımın hemen karşıdında da gece 10'dan sonra tonla hayat kadını oluyor. (zaman zaman balkonda onları izlerim.. pek çoğunu tanıyorum artık resmen.. neyle ne zaman geliyorlar, nereye gidiyorlar, günde kaç kişi falan:P pek eğlenceli)

Bir halt etmişliğim yok zat-ı muhteremlerle.. sadece bakıyorum(-ki ablalara bakacağım derken travestileri de süzmek mümkün.. aman dikkat!)..
Bu gün resmen, o ablalardan birini eve çağırıp, parasını verip... yarım saat-bir saat sarılıp yatmayı düşündüm.. (kabul ederler miydi acaba?)

Durum yukarıdan baktığında pek vahim görünüyor.
Allahtan iş güç yoğun, oyalanacak birşeyler var da, çok fazla saramıyorum bu yanlızlık olayına.
Bu sene biraz strateji değiştireyim bakalım. Daha toleranslı olmayı denemeli bazı konularda, yahut dana az düşünmeli...

Ya işin iyice bokunu çıkartıp, hug-body'ler yapacağım kendime.. ya, prof yaklaşımla karşı kaldırımdaki ablalardan sanal destek alacağım.. ya, sonunu düşünmeden bir ilişki yaşayıp kısmen legalize edeceğim durumu.. ya da hayatımın aşkını bulacağım:)

Her ne halt edersem edeyim... Umarım kimsenin kalbini kırmam...
Sakınılan göze çöp batar bilirsiniz; ömrüm boyuna çok dikkat ettim bu konuya... ama neticede, çok da göz yaşına sebep olduğumu tahmin ediyorum/kısmen biliyorum.
(Offfff çok yazım hatası oldu... ama saat 2... hiç kusura bakmayın.. düzeltemeyeceğim şimdi tek tek)

Şu günlerde Osmanlı tarihine de takmış durumdayım mesela(her 2-3 senede bir takılırım bu konuya. balık hafızalı olduğum için de, hemen her "takılma periyodunda" pek çok şeyi silbaştan yaparım). Bunu da yazabilirim...

İlber paşa'nın yazdığı bir kitap var elimde. sayfa başına 10 bilmediğim kelime için, desteklerini benden esirgemeyen eksisozluge sonsuz teşekkrlerimi sunuyorum..

Ammma.... onu yazsam bu denli eğlenmem diye tahmin ediyorum. (gerçi bu son yazımda pek de eğlenmedim aslında ya... neyse...)
Herneyse... şimdilik bu kadar.. uyku vakti... iyi geceler hepinize..


Sonradan eklenen not: Aradan geçen 1 yıla yakın süreden sonra, 4 hug buddy denemesi yaşanmış olup, 4'ünde de olmadık arızalarla karşılaşılmıştır.. Alınan ders şu ki, duygusal anlamda karşılık veremeyeceğinizi düşündüğünüz kadınların(lanet bir kova burcuyum ben), başılarını omzunuza yaslamasına dahi kolay kolay göz yummayın... En azından, ilk arıza belirtisinde uzaklaşın...

Zira erkekler o işle/bel altı durumlar arasındaki ince çizgiyi tutturmakta ne denli beceriksizse, kadınlar da benzer şekilde duygusal tarafa kayıveriyorlar kaşla göz arasında(yahut öyle sanıp arıza çıkartıyorlar; her ne ise)... sonrası malum... göz yaşı, pişmanlık, kuru tövbeler, zorunlu-yeni doğrular...

12 Şubat 2009 Perşembe

KADINLARI ANLAMAK

Şu günlerde "kadınları anlamak" sorunsalına takmış durumdayım kafayı.
Az önce suratıma, "belki de kadınları yeterince tanımıyorsun" dendi.. Haklı olabilir mi? muhtemelen evet. Ama... ama'sı var işte.. durun, bir dinleyin..

- Zorlanınca "ama boşver, bünyeleri yormayalım. olmuyorsa olmuyordur. doğru ilişki, taviz vermeden/değişmeden yaşanabilendir. " diyeni de duydum..

- "Farklılıklar, engeller yzünden daha başlamadan karar veriyorsun. ilişki kurmak çaba gerektirir" i de duydum..

- "Kibarfeyzo, sana bir güzel tecavüz edecek, hemen ardından arkama bakma gereği dahi duymadan odadan çıkacağım. ama 'bana aşık, başıma bela olursun' diye korkuyorum. çünkü sen benim için sadece bir araçsın; ben başkasına aşığım." diyeni de duydum.

- "Sana aşık olmazsam nasıl arzulayabilirim ki? aşksız sex ne kadar iğrenç birşey" diyeni de duydum.

- "Sen benim ihtiyaç gidericimsin(o mevzuda öyle çok matah birşey de değilim, yanlış anlaşılmasın) ve iyiki varsın. korkmadan seninle sevişebiliyor, sana sarılabiliyorum. dur bekle, erkek arkadaşımla buluştuktan sonra, akşam sana geleceğim" i de duydum..

Duydum da duydum..(gören de 300 kadınla birlikte oldum sanır./ yaşıtlarımın durumu neyse, bende de o.. hatta muhtemelen daha az... tek fark, ben boşboğazım/)

E şimdi hangi kadın tipini kılavuz alacağım kendime? aha işte "kadın budur" deyip, standart belirleyeceğim zihnimde?

Bugün şunu anladım:
Kadınları alamak, erkekleri anlamak diye birşey yok.

Şu dünyada 6.000.000.000 farklı insan, 6.000.000.000 farklı kalp(aşk anlayışı), 6.000.000.000 farklı bünye var. ve her birine saygı duymak durumundayız..

(yahut, gerçekten 2 farklı sabit/genelleşmiş karakter var kadın ve erkek için. ama bazı bünyeler, şartları gereği bunu farklı yorumlamak durumunda kalıyor.. -ki muhtemelen sorunun cevabı da bu. 2 temel karakter üzerine kurulu 6.000.000.000 yorum)

Tolstoy amcam güzel söylemiş.. "Nasıl kafa sayısı kadar düşünce çeşidi varsa, kalp sayısı kadar da aşk çeşidi vardır." diye..

7 Şubat 2009 Cumartesi

ERKEK GÖZÜYLE AŞK & SEX

Güzel şey aşk... hele hele forrest gump'takinin misali çocukluktan geliyorsa, rüya gidibir diye tahmin ediyorum. Bir yandan da acıdır, hayal kırıklığıdır. Zira 2 kişinin aynı fekansta birbirini sevmesi, sevgi anlayışlarının, sevgiyi gösteriş biçimlerinin/beklentilerin aynı olma ihtimali yok denecek kadar az.

İç sesim, "Burada aşkı, aci biber turşununa benzetesim geldi .. Şahsen, her yiyişimden sonra tövbe ettim. gel gör ki, nerede görsem yine de peşinden koşturtur beni" diyor. Aslında haklı da. zira 300 kere hayal kırıklığına da uğrasak, aşk ümidinden vazgeçen birini, şahsen hiç tanımadım.

Unuttum ama sanırım. Uzuun zaman oldu o gümbür gümbür kalp atışını duymayalı..

Herneyse.

Kadınların "aşksız sex olmaz" dedikleri şeyi az çok anlıyorum.
Zira aşık olduğum kadınla sex yapma şerefine ulaşmıştım. Bulutların üzerinde, çok farklı bir şey; kabul... Hala tadı damağımdadır.

Ama "sex sadece bu mu olmalıdır" dersen... "Şartlara göre değişebilir" derim.
Senede 2 kez aşık olabilme potansiyelin varsa(ki tanıdığım tüm kadınların, değil 2, 12 defalık potansiyelleri var) eyvallah. Evet, o zaman neden aşksız sex yapasın ki. Haklı olabilirsiniz.

Ama, ya aşk dediğin şeyi 30 yılda, 10 yılda, 5 yılda bir görebilen bir bünye söz konusuysa?
Sıçtık mı? :) çok saçma bence...

Hiç anlamadım, onca aşk nutukları çeken kadın milletinin, "nasıl oluyorda kendilerine duygusal ilişki teklif eden, beğendikleri yüzlerce adamın %90'ına, 80'ine evet diyebildiğini".
"aşksız sex olmaz" söylemlerini mi legalleştirmeye çalışıyorlar? (düşünün bunu)

Kadın beğenmezse, Pucca'nın deyimiyle, "sümüğünü atmaz" bir erkeğe. Ama beğendikleri, şartlarının uygun olduğunu düşündükleri ve "seni seviyorum" saçmalığını duydukları hemen her erkeğe de "tamam" deme potansiyeline sahiptirler.

Bu nasıl geniş bir miğdedir, nasıl geniş bir kalptir anlamış değilim.
Şahsen, 300.000 kadınla sevişebilirim; ama, ömrü hayatımda 3'ten fazla kadına kalbimi verebileceğimi hiç sanmıyorum.

Bilemiyorum. belki de ben çok yoz ve kendi dünyamda yaşıyorum.
Şükür ki burası benim dünyam:) ne istersen, düşünmeden yazabilirim! :)

Herneyse 2.

Birbirini beğenen, güven duyan erkek ile kadın neden sevişmeye öcü gözüyle bakar? Onları sevişmekten alıkoyan(alıkoymak ayrı mı yazılıyor?) nedir? bunu biraz irdeleyelim.

Erkek tarafından bakarsak; süper. Action!!

Ama elbette ki, bencil yaklaşmamak lazım olaya. Şahsen bir kadının dallı budaklı bir aşk arayışına kısmen saygı duyabilirim. Ama çook dallı budaklı bir sex geçmişi beni ürkütür diye tahmin ediyorum. Bir kadın, erkek gibi "her aklına gelen, istediği kişiyle sex yapmamalı" (off.. yazarken pek gerici hissettim kendimi)

Erkek yapmalı mı? acı gerçek, ama sanırıme erkek de bazı şeylerin b.kunu çıkartmamalı belkide. Bazı şeyler kısmen özel tutulmalı. (dozaj güzel ayarlanmalı)

Olaya bu tarafından bakabilmeme rağmen, hala "aşksız sex olmaz" demenin saçmalığına inanıyorum.

Aşk ve sex muhteşem bir deneyim, bazı şeyler özel olmalı, fütursuzca harcanmamalı vs....

Ama, bunların b.kunu da çıkartmamak lazım diye düşünüyorum.

Çok istedğim bir kadın var, başıma bela olmayacağına inanıyorum, sağlıklı biri, ahlaki bir yanlış da yok ortada(-18, akraba vs).. Why not? Ne diye eziyet edeyim ki vücuduma?(-ki pek mazoşist bir yapım vardır/cinsel anlamda söylemiyorum/)

İstiyorum ve yaptım.... Bu demek değil ki, sokakta gördüğüm her kadınla yatağa gireceğim(kulağa pek hoş geliyor, kabul :P).

Fazla dejanere etmeden, ruhları yormadan bazı şeyler yaşanabilecekse... neden?
Her bünyenin kapasitesi farklıdır. Bunu biliyorum. Burada dozaj ayarlaması tamamen bizim kontrolümüzde. Hemen bir anımı paylaşayım da, "dozaj ayarından" kasıtımı daha net anlayın.

10 sene kadar önce, kibarfeyzo'nun(-ki bu ismi de hiç sevmedim. blogu oluştururken hiç düşünmeden, aklıma ilk gelen ismi yazmıştım) sex yaşamı en enteresan günlerini yaşıyordu.

Aynı gün içerisinde 2 fuck-buddy ile birlikte olmayı planlıyodum. Her şey ayarlanmış ve tıkır tıkır işliyordu plan. Sabahki arkadaşım geldi ve akşam saatlerine kadar gayet güzel vakit geçirdik.
Gece, diğer arkadaşım geldi. Ama, fiziksel bir problem olmamasına karşın(yaş 20, el insaf) bünye "yok abi, bu iş aşacak beni; almayayım" diye arıza çıkartmıştı. Bütün gece kardeş kardeş yatmıştık.(hiç unutmam surat ifadesini:P)

Demem o ki, lafta güzel gelebiliyor 2 kişi, 3 kişi vs.. ama ben kendimden biliyorum. bazı şeyler de, aşıyor bu bünyeyi(bu bünyeyi dahi! :P). miğde kaldırmıyor. demek ki, kibar feyzo'ya aynı günde değer verdiği 2 fuck-buddy fazla geliyormuş.

Alın size dozaj örneği. Yormuştu iç bünyeyi. Ve hiç yakıştıramamıştım kendime uzun süre.

Bir şey söyleyeceğim. ben yine sıkıldım:)

Yazarım sonra tekrar, söz...
(bu arada, lütfen yorumlarınızı da paylaşın. -ki kendi kendime konuşuyor gibi hissetmeyeyim)

4 Şubat 2009 Çarşamba

PİPİ HİJYENİ

Pucca'nın yazısını okuyunca isyan etti iç sesim.

Tuvaletten çıkan, elleri kuru erkek, iğrençmiş....

Aslında tartışılabilir bir konu. Ben de sebebinden tam emin olmasam da, her tuvaletten sonra muhakkak ellerimi yıkarım. Ama bu, henüz daha bebeyken beynime kazınan "tuvaletten çıkınca eller güzelce yıkanır" öğretisinin sonucundan başka bir şey değil. Refleks gibi olmuş artık. Düşünmeden yapıyorum. (hatta sanırım, kendi bedenimin haricinde dokunduğum kapı kolu gibi nesneler yüzünden yapıyorum daha çok)

İşeme faslını ele alalım.
Pek çok durumda, 2 ya da 3 parmağın işin içine girdiği(hatta bazı durumlarda sıfır parmak), bir hadise. Kaldı ki, penisim pis falan değilki benim yahu! Her gün yıkanıyorum; muhtemelen vücudumdaki en temiz yerdir orası. Eller gibi günde 3.000 farklı nesneyle içli dışlı birşey değil ki bu. Korunaklı hatta.

Ötesine değineyim mi bilemiyorum. Ama bel altı aktiviteler başladığında o şeyle ne denli içli dışlı olduğunuzu hatırlatmama gerek yoktur umarım ey kadın milleti. Çıplakken ballı börek olan bir şeyin, diğer zamanlarda "ıyyyyy" muamelesi görmesini hiç sevmedim ben.

Asabiyim bugün:)

Mıçma hadisesini ele alalım.
Hm... bak, tuvalet kağıdı kullanmayan birinin ellerini yıkamadığı ihtimalini düşünmek dahi istemiyoum. O kadar uzun boylu değil. 40 gün kokar o eller be! (ıyyk)

Ama adam, tuvalet kağıdıyla temizliğini yapıyor.. (Taharet kullanmanın mantığını hiç anlamadım, anlayamayacağım sanırım. ne diye elleyeyim ben o pisliği yahu. tuvalet kağıdıyla işimi halletmek varken. hergün banyo da yapıyorum.)

Ne eli ne de bir başka yeri pisliğe yahut tuvalete değmiyor. Neden yıkansın ki eller??

Yanlış anlasılmasın. Ellerimizi her tuvaletten sonra yıkayalım; hem de köpürte köpürte yıkayalım. Ama bu sadece, benimki gibi bir kuruntudan, yahut "aaa lavabo, yeri gelmişken ellerimi de yıkayayım bari" iç sesi yüzünden olsun.

Özetle; ellerimizi yıkayalım, ama penislerimize de hakettikleri hijyen değerini çekinmeden verelim.

3 Şubat 2009 Salı

KADINLARIN ANLAMADIĞI

Kadın milletinin anlamadığı şey şu: erkekin sex anlayışı, doğası gereği sizlerden farklıdır.
Aslında, olaya bizden beter bakan kadın da gödüm. Ama elbette istisnalar kaideyi bozmaz.

Biraz daha derinden inceleyelim.
Bir kadın beğendiği, güvendiği x herhangi biriyle sex yapmayı neden arzulamaz? Yahut arzular da..... sorun ne?

Ben sorunun yine yetiştirilme tarzlarından kaynaklandığını düşünüyorum. Tüm kadınların, "yollu, ırıspı, kaşar, hafif kadın" paranoyası var.

Haklılar mı? evet, tartışılabilir bu. haklı gerekçeleri olduğu muhakkak.

Ama keşke, içinden geldiği gibi yaşayıp, kendine olan inancıyla "kötü gözle bakılma" endişesi taşımayan, istikrarlı kadın tiplemeleri olsa diyor iç sesim.

Günümüz şartlarında artık pek çok erkek(bilmemneredeki dağ köyünde yaşamıyorsanız), "ne istediğini, ne olduğunu bilen ve bu konuda tereddüt etmeyen kadın" arayışında.

Ya duygular?
Tamam kabul.. bir kaç kez yaşadım, gayet iyi biliyorum. Aşık olduğun kadınla sevişmek gibisi yok. Bulutların üzerinde, çok ayrı bir tecrübe bu.

Ama aşık olmuyorsan, olamıyorsan?
Yaş olmuş 30.. overdoze testesteron'dan ölmek mi lazım ey kadın milleti? neden yargılıyorsunuz erkekçikleri ucuzsunuz, basitsiniz, bilmemnerenizin dikine gidiyorsunuz diye?

Bunu nasıl tarif edeyim ki size. Allah kimseyi abaza bırakmasın; neler gördüm ben:)
Düşünsenize 2 senedir eli kadın eline değmemiş memleketim delikanlıları var.
Yazıktır günahtır.. "Gidin beraber olun onlarla" demiyorum yanlış anlaşılmasın. Ama en azından "anlayın". Bu adamcıklar kötü değil. Hormonal bir şey bu. Nasıl bir kadına "annelik duygularını bastır" diyemezsen, bir erkeğe de hormonlarına sahip çık denmez. Bu, öyle bir şey değil. (kaldı ki, neden?)

Kadınlarda farklı mı bu durum?
Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Uğradığım nice tecavüzün ardından şunu net olarak söyleyebilirm ki, kadın milleti de en az bizler kadar hormon salgılıyor. Ama bin yıllardır iffet koruma derdinde oldukları için(buna da sebep olan malesef bizleriz), evrimin gereği, felaket bastırılmış biçimde gün yüzüne çıkartıyorlar bu hormonlarını.

Hak vermeli miyiz? Sanırım evet:(
AMA..
Nasıl, sizin hormonlarını bastırmanız bizim salaklıklarımızın bir neticesiyse,
pek çok hemcinsimin yaptığı, "seni seviyorum"larla kandırılıp yatağa atılmak, ve hemen akabinde kapı dışarı konmak" da, sizin bu "iki arada bir derede kalmanızın" bir neticesi bence.
Hep söylemişimdir.
Bir erkek 100lerce kişiyle sex yapabilir, ama tek bir kadına aşık olur(yahut olmalıdır).
Bir kadın ise, hayatı boyunca onlarca kişiye aşık olup, genelde 3-5 kişiyle yaşar cinselliğini.
Nice, evli yahut ilişkide olduğu halde sırf onun için önemli olan "ilgi eksikliği" yüzünden başkalarına gönlü kayan, akabinde onların yatağına giren kadın tanıdım. Bir erkek bunu yapmaz. Erkek, 'onun için önemli olan' cinselliğinde tatmin olmuyorsa, evet başkalarına gider. ama kalbine o insanları almaz. aldığı anda aldatmıştır eşini.
Kadının kalbini çalmak ne kadar kolay ise, erkeğin de soyunup peşinizden gelmesini sağlamak da bi o kadar basit bu dünyada. O yüzden.. kadının aldatması tensel, erkeğinki ise kalbinde olur diye düşünüyorum
off sıkıldım.. yazarım sonra tekrar.

Zeitgeist Ütopyası

Dün akşam 2. defa şu zeitgeist videolarını izledim.

Yeni bir düzen fikri güzel geiyor elbet kulağa. Söyledikleri pek çok şey(finans sisteminin saçmalığı, kaynakların kullanımı vs) aslında gayet yerinde.

Ama insan dürtülerini yanlış varsayımlıyorlar diye düşünüyorum.
İnsanoğlunun olduğu yerde kavga, çatışma muhakkak olacaktır. hiç birşey bulamasak, daha güzel eşlere sahip olmak için çatışırız. kadınlar için yapılan onlarca savaş görmemiş mi bu tarih.
yasalar olmazsa, yaptırım olmazsa, caydırıcılık olmazsa.. yok abicim, bu ütopya'da çizgi filmlerde kalır gider...

Ben ütopyanın gerçeğe yakın olanını severim.

Durum Muhasebesi ve Fuck-Buddy Kavramına Giriş

Kibar Feyzo'nun durum muhasebesi

eldekiler:
- 5 fuck-buddy(*güncel).
- 2 potansiyel sevgili.
- 2 dost
- 2 sanal dost
- 3-5 real arkadaş
- 2 kısmi sanal arkadaş, hatta dost.

elde olmayanlar:
- gençlik(30lu yaşların en başındayım artık)
- kafa dengi, eğlenceli lak lak arkdaşları
- sevgili
- sarılıp uyunabilecek x herhangi biri

fuck-buddy olayını hiç deşesim yok aslında. ama pek boşboğaz bir bünye söz konusu olduğu için hiç nazlanmadan yeri gelmişken dökeyim ortaya.(bugün anlatmasam yarın anlatacağım nasıl olsa)

Kibar Feyzo'nun ahlak anlayışı biraz tuhaf. Hormonları dindirmek için karşısına çıkan her güzelin kalbini çalmak yerine, *bilinçli fuck-buddylerle yola devam etmek ona daha mantıklı geliyor.
*yalansız, anlaşarak kazanılan fuck-buddy

hiç sorma blogum.. bu konu son zamanlarda pek kesat.
geçen sene ömründe ilk defa aşık olmuştu bu bünye. aşık olunca, mevcut fuck-body'lerini gözü görmemiş; çağırmalarını duymamış ve pek çoğunu kendine küstürmüştü.

Şimdi ne o aşık olduğu kadın var, ne bol keseden fuck buddyleri. (demek neymiş: kadın milleti ne ederse doğru edermiş. yedek tutmak, eldeki yedekleri küstürmemek lazımmış)

kalanlar ise, hani deyim yerindeyse sepetin en dibindekiler. (fiziksel anlamda söylemiyorum. 1 verecek, 40 gün peşlerinde koşturanlar burada sözünü ettiklerim)

Bu da ayrı bir konudur.. 1 "almak" için kaç laf etmeli, dil dökmeli? nereye kadar, ne denmeli?
hep zoruma gitmiştir. ısrar etmeyi karaktersizlik olarak gören bu bünye için çok ters birşey.
(sabaha kadar ters olsun. bu hormon milleti pek fena birşey. ne tükürülenler yalandı, ne tövbeler bozuldu) Laf etmekten kasıtım da, öyle "seni seviyorum"lar, "vallahi nikahı basacağım" lar değil; "ctesi gelsene, akşam gelsene, e ne zaman geleceksinler" den bahsediyorum.

Hayır.. her görüşmede tecavüze uğramasam, aynı günün akşamına evlerinde bilimum araç gereçle yaptıklarını bilmesem, "istemiyorlar" herhalde diyeceğim. ama yok! tek bir kadın tanıdım, 2. lafı ettirmeden gelen. gerisi pek fena süründürüyor.

Ama yapacak birşey yok arkadaşlar. fuck-buddy'le sex bu kadar oluyor. onlarınki de, hormonları ve duyguları arasında bir çelişki. vücut istiyor, iç-ses gitme diyor. overdoze hormon durumda yakalarsan, bingo!. yoksa, zor..

ama fuck-buddylerime sonsuz saygım, samimi sevgim ve ciddi bir gönül borcum var. zira kibar feyzo'nun pek çok durumda başını b.ka sokmamasını onlar sağlıyor. (bir ara ayrıca girerim bu gönül borcu olayına)

"bilen" kronik abaza arkadaşlarım sinir oluyor bu fuck-buddy yaşantıma; farkındayım:) ama nedenini, nasılını daha sonra anlatacağım... sabredin..