27 Şubat 2013 Çarşamba

Çıkar Dünyası

''Çıkar dünyası'' dedi..

Diyemedim, ''ömrü hayatında sana amasız, tereddütsüz can vermeye benden hazırı, benden heveslisi olmayacak'' diye..

Denmez çünkü; ayıp :S

'Ayıp' nedir bilir misin okur? Hahh, güzel..... Kork işte ayıbı olmayandan, 'edep ne?' bilmeyenden..

Not: Garısal yahut gönülsel bir mevzudan bahsetmiyorum; 'mikmik' etmeyiniz..

22 Şubat 2013 Cuma

Cıvıl Cıvıl

Yazacak hiç bir şey yok... Yazıp da taslakta bekleyenleri seçip gün yüzüne çıkartmaya dahi mecalim yok..

İş yapasım yok; ekran bana bakıyor ben ekrana.. Dışarı çıkasım yok :S

Ben gülmüyorum, bari siz gülün :S

20 Şubat 2013 Çarşamba

Film Önerileri [1]

Bu hafta içerisinde izlediğim 2 filmin bünyedeki tepkilerini, dilim döndüğünce paylaşmak istiyorum..



DEPARTURES
İlk film Departures; Türkçe'ye 'Son Veda' olarak çevrilmiş.. Yojiro Takita imzalı bir film.. Denk mi geldi bilmem; bu izlediğim en en az 10. Japon filmi; ve hemen hepsi başyapıt kıvamında eserlerdi. Ya çok şanslıyım da her seferinde tutturuyorum; ya da bu Caponlar gerçekten biliyor işi :S

'Cenaze hazırlama sürecindeki incelikler ve ruhtaki etkileri' üzerine etkileyici işlenmiş bir hikaye(katil=uşak!). Bilen bilir, çok 'özel' hisler bunlar; ve yönetmen, mevzuyu hem gayet güzel bir yerden yakalamış, hem de dışarıdan kattığı renklerle tatsız mevzulara direnci daha düşük insanlar için de izlemesi keyifli bir film çıkartmış.

Aklınızda olsun işte. En iyi yabancı film Oscar'ı falan var.



THE MAGIC OF BELLE ISLE
İkinci filmimiz ise(evet, film bizzat bana ait), The Magic Of Belle Isle. The Bucket List(pek severim)'in de yönetmenliğini yapan Rob Reiner imzalı bir yapıt. Bunun da vardı galiba Oscar'ı falan; dur bakayım......... Yokmuş :S

Ha diyeceksin ''Morgan Freeman'ın hangi filmi kötü ki bu öyle olsun''; eeee haklısın sanırım:S TOP3 filmimden biri olan The Shawshank Redemtion'dan bu yana, yakın takibimdedir zat-ı alileri (adam kadıköy'e gelmişti yau:S).

Bilhassa benim gibi 'küçük kız çocuklarına' zaafı olanlar için, salya sümük izlemelik bir film(sarılma sahnesinde 'ne çok şey verirdim!' diye böğürdü iç ses).. Şiddetle, yani döve döve tavsiye ederim.. İzleyin efenim; izlemeyene sopa var!

18 Şubat 2013 Pazartesi

Atatürk'ün Boyu :S

Hastayım şu memleketin boy kompleksine :S

http://www.ahaber.com.tr/Gundem/2013/02/18/genelkurmaydan-ataturkun-boyunu-aciklayan-belge

Bilinen boyu ile yani 168cm olarak hazırlanan Atatürk heykeli, gösterişli/ihtişamlı durmuyor şikayetleri üzerine 185cm olarak yeniden sipariş verilmiş :)

Ha bir de ne var bak.. Benim boyun net, çıplak ayak, asgari 169cm.. Hadi kuru yerde bırak 168 olsun; ıslak modda 172cm :)

Lakin şu yaşıma kadar, 175cm boyu olduğunda ısrarcı olup da yan yana geldiğimizde benden 5cm kısa durmayan tek bir kadın dahi tanımadım :S

Bir de bir de, neden kimse 'küçük joe'nun boyunu ölçmediğme inanmıyor? :S

Seneleeeer önce bir kız arkadaşım, el-parmak hizalaması ve kareli defter yöntemiyle aşağı yukarı bir rakam söylemişti; elimdeki tek somut bilgi o ve 'göz var nizam var' taktiği :S

17 Şubat 2013 Pazar

Tükürdüğünü Yalamak

Ne çok yaladım tükürdüklerimi bu sene. 'Asla' dediğim ne çok şey sindirdim, mike mike.

Hoşnut muyum, pişman mıyım? Hiç biri sanıyorum... Hayat.. Hepsi 'hayat' işte....

Öncesinde hatırlamam oysa bu tadı.

Çok mu şanssızdım? Çok mu büyük konuştum? Çok mu hatalar yaptım?

Neydi derdim, nerede yanlış yaptım?

Ümit Ünal'ın 'Nar'ını yeni izleyebildim(öküzüm malum).. Çok ahım şahım olmasa da, izlenesi bir film; tavsiye ederim. Böyle alengilli kurgulara Türk yönetmenlerin de el atması pek keyifli.

16 Şubat 2013 Cumartesi

12 Şubat 2013 Salı

Bilinçli Anneler

Yazmıştım vakitlice; seviyorum 'yemek' bloglarında dolaşmayı.. Kırmızı etler, bürekler, tatlılar... Oh missss... ( yiyemesem de, hayal kuruyorum.. hayalden kim ölmüş? )

Oradan oraya derken 'anne-çocuk bakımıyla' ilgili bir başka blogda buldum kendimi.. Az sağa-sola gittim, bir anne blogu daha... Sonra bir tane daha :S

Bilinçli anne olmak ne tuhaf.. hem üzerine titriyor, daha doğrusunu, daha iyisini yapmaya özen gösteriyorsun; hem, pratik hayatta tecrübe ettiğimiz acı gerçekler var...



Bak şu linke mesela..
http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.com/2012/07/leylann-saglkl-yemekle-imtihan.html

Sabah kahvaltısında keçi sütleri, buğday çimi suları(?).... Kefirler, yabani pirinçler, hindistan cevizi suları, yaban mersini cartcurtları vs :S

Bu ne lan? :S

Çokomel nerede? Eti puf, cincin falan?
10 yaşının altına her çocuğun günde asgari 1-2 tane yemesi lazım yahu bunlardan...

Köfte nerede sonra? Kıymalı/domtisli normal Piyale makarnalar, bemmmbeyaz undan anne börekleri falan?

Doya doya çikolata yiyememiş çocuğa ne kadar çocuk denir allasen? Yanakları, ağzı, burunu Sarelle'ye hiç bulanmamış(bizim zamanımızda nutella yoktu be anam :S) çocuk, ne kadar yaşamıştır çocukluğunu?

Beyaz un yasak, şeker külliyen yasak, bebe bisküvisi ve diğer hazır abur cuburların katli vacip..

Bu ne yahu; böyle ömür mü geçer?

Ben 70, siz 170 sene mi yaşayacaksınız?

Hiç mi duymadınız 'sakınılan göze çöp batar' lafını? Yahut hiç mi demedi komşu teyzeler 'aamaaaaan, bak çingane çocuklarına ağızları yüzleri kir pas içinde, ama yanaklarından sağlık fışkırıyor' diye....

Yemeği hindistan cevizi yağıyla yapmaktan bahsediyorlar yahu :S
(Ben hindistan cevizinin yağı oduğunu dahi ilk defa duyuyorum; değil tatmış olmak, nereden satın alacağını bilmek...)

Tamam, 'saldım çayıra mevlam kayıra' kıvamında da yetiştirmeyin elbet çocuklarınızı da... Ne bileyim; robot da yetiştirmiyorsunuz yahu; müsade edin, az biraz yaşasınlar çocukluklarını.. Hayat 1+1 = 2 değildir her zaman..

Yeri gelmişken hatırlatayım: kocalarınıza da yok 'sen onun faydalarını biliyor musun?', yok 'onun vitaminlerinden haberin var mı?', yok 'sağlığın için yiyeceksin!!' diye vikvikleyip, dayayıp durmayın brokolileri, brüksel lahanalarını adamın burnuna burnuna... Yazık.... Günah :(    Hiç mi allahınız yok sizin? :/

9 Şubat 2013 Cumartesi

Şirefsiiiiiiz !!

Verin misketlerimi, oynamıyorum ben arkadaş!



Bu nasıl kısmettir kardeşim; biri açıklasın çok reca ediyorum.. Bar Rafaelli lan; utanmaz, nasıl 'yumuluyor' bir de!

iç ses1: reklam ajanslarına falan mı başvurmalı acep? :S
iç ses2: sana Kahtalı Mıçı'yla rol verirler ancak; pis öküz...


Böhüü :(

7 Şubat 2013 Perşembe

Son Sıcak

Bilir misiniz tenin avuçlarınızın arasında soğuyuşunu, o son sıcaklığı? Sessiz odalar, düğüm düğüm çarşaflar, ahlar vahlar..

Ne tuhaf hayat; ve ne farklı 'yaşayan' ile 'yaşamayan'....

6 Şubat 2013 Çarşamba

Mapushane

Dişi mahkumların tutulduğu şöyle bir hapishanede kalmak..... cennet mi olur cehennem mi bilemedim :S




Yahut... Madem hayal kuruyoruz, şöyle de olur bak:
Mahkum nakliye gemisi(?) batsa mesela okyanusta.. İçlerinden yalnızca şöyle en hödük en dingo halleri dahi 'oyşş' kıvamında olan gacı mahkumlar kurtulup, robinson hayatı yaşadığım tropik adaya çıksalar :)

Mümkünse katil-kasap masap olmasın tabi aralarında (rüyasında bile realist öküz:S)...

Şöyle 200-300 gacı.... Ve ''ben''!!....

Hepsi hasta tabi bana.. Benden başka adam yok ki olm; düşünsene :))
Kıymete binsem.. Kavga etseler 'o benim!! naayır o benim!!' diye :S

iç ses1: sakin olun kızlar, hepinize yeterim ben... 
iç ses2: acil!! acil!! adanın arka taraflarına gizli viagra tarlası kurmam lazım!

İlk iş, 'kıyafet' denen şeytan icadını yasaklardım sanırım...

Her sabah içtima... Her sabah ''obey your master!'' ritüelleri :S
(disiplin lazım tabi)

Hmmm hmm da hmm hmm.... Hmmmmmm.... Oytt !! :S
Not al pis Öküz: Kesici aletleri ortadan kaldırmak lazım..

Seçmece olsa.... Şu ilk fotodaki gacı gibi mesela..

Bir elin esmer çekik gözlü de, bir elin maviş sarışında.... Düşünsene... Piehh!

5 Şubat 2013 Salı