30 Ağustos 2010 Pazartesi

Gipsy Kings @ İstanbul

E artık şuna da gitmezsen Öküz, yuh olsun sana!


Şaka gibi.. daha 10dk önce "yok yok.. hiç yazasım yok.. sessiz kalsın şöyle 1-2 ay blog" diyordum... Bunu paylaşmazsam çatlarım ama(iç ses1: dur lan; elim değmişken şu mim'i de yazayım).. Efsane grup Gipsy Kings, 16 Eylül akşamı İstanbul Küçükçiftlik Park'ta(iç ses2: nerde nerde?) sahne alacakmış efenim...

K.ıçı kaldırmak, az buçuk sosyalleşmek lazım sanırım(iç ses3: sokiiim! ehliyeti bir geri alayım; şıp diye kesiliverir şu konser akını)..

Demedi demeyin, 16 Eylül'de konser..
http://www.biletix.com/event.htm?id=LLGP1

DJ Öküz sizler için seçti efenim..
Soy: http://tinysong.com/qBBk
Tu quieres volver: http://tinysong.com/ew5m
Passion: http://tinysong.com/mZbU
Un Amor: http://tinysong.com/jr5V

Mimmz

Oath mimlemiş Öküz'ü... Pek teşekkür ederim.. Ahanda cevaplar..

1) Lakabın var mı varsa nedir?
Başkasının taktığı bir lakabım hiç olmadı sanırım. Ha... İlkokul öğretmenim "çinli maskesi" derdi bak...

2) Son zamanlarda dile dolanan şarkı?
Monica Molina - Ay Amor (sevmiyorum şu garı kılıklı yanımı!)

3) En son ne zaman ve neye/kime aşık oldun?
Bu biraz fazla özel oldu be...

4) En son okuduğun kitap/film?
Turgut Gürsan - Dünyanın Gizli Tarihi 2

5) Son zamanlarda en çok özlediğin...
Abim.. Çok özel şeyler sormayın plz..

6) Bir günlüğüne ünlü biri (oyuncu/şarkıcı/politikacı vs) olma hakkı tanınsaydı kim olurdun?
Ceyms hedfiıld yahut barak obama olabilirdi bak..

7) Yarın sabahki ilk planın?
İş iş iş iş...... :/

8) En sevdiğin huyun?
Temizlik, saflık..

9) Şuanki bölümünde/mesleğinde olmasan ne olurdun?
Küçükken araştırmacı/bilimadamı(??) olmak isterdim hep.. Büyüdüm subay olmayı, doktor olmayı ister oldum.. Bir de müzisyen olabilirdim bak; daha doğrusu enstrumanist..

10) Okurken en zevk aldığın 3 blog ?
Bknz: sağ sütun en alt kısımdaki listesi..

27 Ağustos 2010 Cuma

Oyşşş, Ayım Benim!!

Sakalınız bıyığınız çıkmıyor mu? !! Göğsünüzdeki, kollarınızdaki gıl yoğunluğundan memnun değil misiniz? Kendinizi "oyyş!! ayım benim!!" kıvamına çok mu uzak hissediyorsunuz??


Üzülmeyin!
Daha estetik(??!!) bir görünüm için, aşağıdaki adres tam size göre!!
http://www.sakalbiyik.com

Allahım yarabbim.. Pipinizi büyütelim, memenizi şekillendirelim, selülitleri pörtletelim bitti.. Bir de üstüne para verip, gıl ekeceğiz sağa sola..

Töööbe estafrullah..... Deli misiniz lan? Varsa eksiği olan, d.tten-bacaklardan koparır koparır veririm ben.. Valla bak; beleş hemde.. Canıma minnet!! Free worldwide shipping hatta:P

Varlığı ayrı dert, yokluğu ayrı şu meledin..

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Yansımalar

10 Sene kadar önce tanıştım Yansımalar'la.. Bir, ilk gençlik yıllarıma eşlik eden Metallica'nın yeri çok başkadır bünyede; bir de onların..

Sabah çekilmezler bak; haklısın.. Annemin deyimiyle "ne bulur ki insanlar zaten öyle bayık bayık şeylerde?"... Ama karardı mı hava; çöktü mü günün yorgunluğu üzerine; kaldın mı özünle "başbaşa".... Mmmmmmm.... İşte o zaman başlar günün kıymetli saatleri..


NY Times: "Gün battıktan sonraki hayatımın fon müziği olup çıkıvermişti kısa sürede" :P

Tuhaf adam Öküz.. İçinden gelmediği taktirde öyle kolay kolay karışmaz kalabalığa.. Herkes bir tarafta durur, Öküz diğer tarafta.. Gece üniversite çıkışlarında(2. öğretim de okudum uzun süre) muadillerim cafe-bar-pavyon fink atarken; denize karşı, yollara karşı, karanlığa karşı tek başıma... Sokak lambalarının o feri gitmiş ışığı dahi yeter de artardı; dalıp giderdim kulağımda Yansımalar'la..

Fiyakalı, mavi bir disk-menim vardı çantamın ön gözünde.. Sıra sıra da cd'lerim berisinde.. O günkü psikolojime göre ver elini dream theater, olmadı bab-ı esrar.....

Soğuk kış günlerini hatırlıyorum.. İçerisi sıcak; içerisi hoş sohbet... Gel derler; nazlanır, gitmezdim..... Gitsem dahi eğreti dururdum zaten içlerinde.. Normal görünmek, onlardan biriymiş gibi hissetmek içinde de değmezdi ki buna.. Öyle bildiğiniz gibi değil; cidden severdim ben Öküz'ü.. Bir ben bilirdim özünü/içini; ondandır belki.. Mutluydum işte kendi halimle.. O "yüksek sesle kahkaha atanlardan biri" hiç olmamıştım zaten..

Yabanilikten değil yani kalabalıktan kaçışım; "tamamen değil" en azından.. Severdim o "kendimle baş başa kaldığım", "uzaklara bakarken dalıp gittiğim", "hiç bir şey düşünmediğim" anları.. Bir ömür tadı damağımda yer edecek meditasyon seanslarıydı o okul çıkışları..

Çekerdim montumun fermuarını taa en dibe kadar.. Eğerdim kafamı rüzgar girmesin diye boynumdan içeri.. Saklardım üşüyen parmaklarımı... Durmaksızın akardı burnum belki soğuktan.... Ama... Kulağımda Yansımalar oldumu, herbiri ayrı ayrı keyifti inan...

Seneler geçti aradan... Fon müzikleri değişti(daha neleer neler varmış meğer).. Mekanlar değişti.. Öküz değişti.. Bir tek; Yansımalar'ın gönüldeki o kıymetli yeri kaldı değişmeyen.

Herneyse (dikkatim dağıldı).... Pek özledim.. Başlasa Nardis'in sezonu da, dinlesem yine gözler kapalı...

Yansımalar - Beyhude: http://tinysong.com/dzYS
Yansımalar - Ağıt: http://tinysong.com/f3E1

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Keyif Öküzü [1]

Deli gibi Türk filmi izleyesim var...
Şöyle.. Cahit Berkay çalsa, Kemal Sunal oynasa mesela.. Yahut Tarık Akan & Hülya Koçyiğit de olur bak... Missssssss...


Yağmur yağsa mesela; hava biraz daha serin olsa.. Kış olsa hatta; kar yağsa lapa lapa.. Çeksem mavi battaniyemi üzerime.. Uzatsam ayaklarımı olmayan pufuma..

Sıcak bir fincan çayım da olsa mesela.. Şöyle, en en earl grey'inden.. Ben yapmamalıyım ama; öyle kendiliğinden hazır olup, takılmalı fincan parmağıma... Yahut dur dur, vazgeçtim.. French press'te şöyle sert bir kahve yapsam mesela kendime.. Baileys'in irish creamlisinden katsam içine... Az ama... Dumanı tütse usul usul... Soğumasa kolay..

Kar yağsa.. Tarık Akan izlesem.. Üzerimde mavi battaniyem, elimde sıcak kahvemle uyuyakalsam..

Hı?? Çok mu şey istiyorum??

20 Ağustos 2010 Cuma

Puffff Mod: ON

Neye yarıyor ki blog?? Hiç... Eğlencelik..
Aklımdan geçenleri paylaşıyorum güya da; asıl özelimi, önem verdiğim ayrıntıları paylaşamadıktan sonra, ne anladım ben bu işten? :/

Sanıyor ki millet; Öküz'ün ömrü gevremekle geçiyor.. Önüne gelene çakıyor; çakamadığını dert ediyor.

Evet; özelim dediğim şeyler alışılagelenden biraz farklı.. Kabul.. Hep böyleydim ama ben.. Yatakta sergilediğim rezil performansı güle oynaya anlatırken; kırıldığım ayrıntıları, önem verdiğim/özümü etkileyen/sarsan detayları, sıkıntılarımı bir ömür kendime saklayıp durdum.

Tanıdıklarım okuyacak, utanacağım derdi de değil bu. Yaşıyorsun içinde; hissediyorsun; ama paylaşamıyorsun.... Her kimle olursa olsun..

Hayatın önem vermediğim kısmını ne derece boşboğazlıkla paylaşabiliyorsam; özelimi de o ölçüde kendime saklıyorum gibi..

Ne iyi b.k yiyorum, öyle değil mi? ... "Naber, nasılsın? İyi kardeş, ne olsun?"

Dinle dur başkalarını.. Anlatsınlar, ağlasınlar omuzlarında... Sil göz yaşlarını... Fikir ver 3 kuruşluk aklınla..

Da...............

Ya ben?
(iç ses: asıl sorun da bu sanırım; önce,(virgül!) "ya ben?" demeyi öğretmeli Öküz'e.. Ama nasıl?)


(yazıya fotoğraf ararken, bak ne buldum.... vışşşşş... http://RavenMacabre.deviantart.com/art/Sunspots-130503095 :P // yok yok; adam olmam ben)

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Öküzce Tavsiyeler: Klimasız Sevişmeyin!

Aklınızda olsun: Klimasız ortamda, kapı pencereyi de kapatıp sakın uzun süre sevişmeyin!! Gözüm karardı lan resmen!!

Yazlıkçı aile tatilinden(=sex diyeti) henüz gelmiş erkek psikolojisi üzerine bir de ultra depresif ruh hali eklenince, iyice yoldan çıktı tabi Öküz...... De... Aramızda kalsın bak; hakikaten düşüp bayılıyordum bu sefer... "Uçkur sevdasına b.k yoluna gitmek", tam olarak bu olsa gerek...

Kadınların tuzu kuru; okuyorlardır şimdi kafalarında soru işaretiyle.. "Alla alla; niye yorulasın ki; sıcakla ne alakası var" falan da diyorlardır kesin:) Tabi... Dön sen poponu; oyun kurma-taktik-kontra atak-ofansif oyun-kondisyon herşey erkeğin ellerinden öpsün.. Hiç sorma adam ne hallerde; öldü mü kaldı mı? Herşey yolunda mı? Yoook olmaaazz.... Varsa yoksa "durma!!!" (oda dönmeye başladı lan, nasıl durmayayım!!)

Çatı katı... El insaf... Tüm gün pişiyor zaten... Kapı-pencere de kapalı; sınırlı oksijen, bunaltıcı nem.. Üstüne bir de acizane uzun süreli yüksek debelenme eforu eklenince.. Gerisini ne siz sorun ne ben söyleyeyim..

Bir gün hık deyip gideceksin bir taraflarının derdine, o olacak pis Öküz!!

Fanus Öküzü Ve Blogger Deşifrasyonu

"Fanusun içinde büyümüşsün" demişti bir kız arkadaşım... Haklıydı da... Tam da o yüzden bilmiyordu kafalar ard niyeti, çakallığı.. Hani kız çocukları +1 baskı gördükleri için yalanı daha erken öğrenir ya; o misal.. Dışarıdan tetikleyici/dürtükleyici bir fakör olmadığından muhtemel; beyinin "birine nasıl zarar veririm", "hasetlik/çekememezlik/kıskançlık nasıl yapılır", "kuyu nasıl kazılır" vb kısımları hiç geliştirme ihtiyacı duymamıştı kendini..


Aslına bakarsan, kıskanacak kimsemiz de yoktu bak.. 2 kardeş büyüdük biz; donumuzdan oyuncağımıza hemen her şeyi paylaştık bir ömür.. Misafirlikte aldığım çikolatanın yarısını ambalajına sarıp eve getirdim.. Yahut dışarıda çok özel bir şey yediysem, geçmedi boğazımdan; küçük bir parçasını da olsa yine eve götürdüm, abim de baksın tadına diye... Senelerce.... Böyle büyüdük biz.. Öğrenme gereği duymadık şükür, ard niyeti/kötü bakışı/hastalıklı kıskançllığı/çekememezliği...

Şu meşhur blogger deşifrasyonu(deşifrasyon??) mesela... Ne tip bir psikoloji ile birine kasten zarar vermek ister insan?.. Anlamak mümkün mü?.. Ne söyler mesela vicdanına da "inandırır kendini haklı olduğuna"? Yahut en azından, "bu muydu yani istediğim?" yahut "ne geçti şimdi elime?" diye de mi sorgulamaz insan kendini?

Yazarın "bilinmek istemediğini" her seferinde dile getirmesine rağmen; değişfre ettiği yetmiyormuş gibi, bir de küfürler yağdırmış "Xxxx şöyle, Xxxx böyle" diye... ("ahlak timsalliği" olayına hiç girmiyorum bak. 30 küsur senede yarım ton kirli çamaşır görmüşlüğüm var; ağır konuşur, çok kırarım birilerinin kalbini).. Neden peki?? Erkek arkadaşını mı kaptı? Gördüğü ilgiyi, başarısını, yazdıklarını mi kıskandın? Ne idi derdin? Yahut nasıl oluyor da "sana zarar vermemiş", yakınından dahi geçmemiş birinin canını böylesine yakıp, zafer kazanmış edasıyla dolanabiliyorsun ortaklıkta? Ne konuşuyorsun mesela iç sesinle; nasıl telkin ediyorsun ruhunu.. Cidden çok merak ediyorum..

İyi bir şey değil bu fanus mevzu, farkındayım.. Kötü olmayı öğretmediği kadar; kötülerle empati yapmayı da güçleştiriyor... Çok başka çalışıyor çünkü beyin; hayatı/hareketi farklı algılıyor.. Tehlikelere görece açık bırakıyor göbeği; orası ayrı....

Neyse ki 31. senesini devirmeye çeyrek var da, amiyane tabirle az buçuk kaşarlandı bünye.. Daha iyi koku alabiliyor; daha iyi önlem alıp, duygusal zamazingolar hariç, ittire kaktıra da olsa koruyabiliyor artık kendini.. (Bilhassa mevzu iş-para oldu mu, içimden kurt adam dahi çıkartabiliyorum zaman zaman)

Gerçi yine bilmem sokak jargonunu, kötü bakmayı, arkadan iş çevirmeyi falan... Çalışmaz çünkü kafam öyle.. Kırk yıl düşünsem, aklıma da gelmez ki o çakallıklar!!.. Yahut gelse dahi; yok.. mümkün değil.. vicdan bırakmaz...

Yoksa istemez miyim "gizli kamera koyup, eve girip çıkan tüm gacıları seyretmeyi:P" (iç ses1: eve girip çıkan kadınların %90'ıyla yatıyorsun zaten pis Öküz!! iç ses2: Öhööm öhhööööm; değiştir Öküz konuyu hemen!!)

Ha. Ne diyorduk?? Büyümekle de çok alakası olmasa gerek bunun. Nice 3-5 yaşında çocukta gördüm bu "ben kötüyüm!!" bakışını.. Küçük kuzenimi, kendini kıskanan birinin elinden almıştım seneleeer önce.. 5 Yaşındasın ulan; ne diye arkadaşının boğazını sıkıp mos mor bırakırsın çocuğu? Kavga falan etmediler; gözüm üzerlerindeydi... Kıskanmış belli... Çıkmış çocuğun üstüne, sıktıkça sıkıyor boğazını.... Öteki garibimde daha parmak kadar.. "Ne oluyor?", "niye sıkıyorsun lan boğazımı?" demeyi akıl edemiyor; etse de gücü yetmiyor zaten...

5-6 Yaşındasın ulan? Ne bu hırs, bu "ben" arzusu, çekememezlik? Damien Omen falan mısın a pe.eveng? !!

Oytttt.... Bak dellendim yine!

Ne diyordum?? Sokayım sizin dünyanıza afedersin; fanusumda yaşamaktan mutluyum ben yahu!!.. (saftiriklik dahi, dozunda kullanılırsa güzel) Varsın çok şey kaçsın hayattan; varsın 3-5 taksim kızı, 3-5 zibidi, 1-2'de bitli yadırgasın/dışlasın Öküz'ü... Çok da tınnnnnnnnnn.... Sinirlendirmeyin beni!!

// "Ne alaka deşifre mevzu, taksim kızları, fanus, kıskançlık falan? Nereden nereye bağladın ulan konuyu" deme! Çok kızdım valla!!
// Deşifre mevzu ve blog yazarıyla ilgili "kim, ne, nerede gibi" yahut isim belirten yorumlar yazmayın lütfen. -Ki istemeden de olsa, silmek durumunda kalmayayım yazdıklarınızı..

Aha şarkı: http://tinysong.com/7BFX
Aha fotonun sahibesi: http://raddishh.deviantart.com/art/The-Bell-Jar-169394802

15 Ağustos 2010 Pazar

Allah Kavuştursun..

Ayrılık ne zor... Boğaz düğüm düğüm... Bir ömür dipdibe yaşamışken; en kıymetlinken üstelik...

Sabaha kadar kız... Kandan candan; en en yakının, belki tek yakının.. Çokomelimin yarısına, aldığım iki bayram şekerinden diğerine bir ömür sahip olmuş/olacak adam..

"Allah kavuştursun"'un ötesi yok.. Bekleyecek Öküz.. Sabredecek... En kötü, THY abonesi olacak...

Bir de anafikiri paylaşmalı yeri gelmişken.. Şöyle en en öküzünden olsun mesela.. "Sokayım böyle sağlık sisteminin içine!" desem; alınır mı düzen acaba?

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Bülent Ortaçgil - Zuhal Olcay

Pek severim Zuhal Olcay'ın Bülent Ortaçgil yorumlarını (evet, garı kılıklıyım. ne var? !!)... Sevdikçe kaçar; kaçtıkça da, burnuma burnuma sokulurcasına yeni konser ilanlarıyla yüzleşirim..

Enteresan huyları var bu bünyenin.. Öyle, ormantik konserlere falan tek başına gidemez mesela... Yılın 364 günü sevgilin olmasına rağmen, her 14 Şubat'ta sap takılırsın ya; onun gibi bir şey bendeki de.. Hiç kısmet olmadı rastladığım konserlere çift olarak gidebilmek...


Zuhal Olcay, Monica Molina, Yasmin Levy, İncesaz falan... Mümkün değil! .... "Ahaaaaa eziiiik.. kız arkadaşı yok; melankolik şeyler dinliyor zavallı" diyecekler gibi mi desem.. "Herkesin çift geldiği bir konserde, sap adamın işi ne?" mi desem... "hiaaaa herkes bana bakıyor!!" mu desem... Var işte birşeyler... Bakma öyle gözlerini kısıp; utanıyorum işte, ayıp mı?...

Öyle "yan koltuğumdaki ipne daş sevgilisine yumuluyor!", "abuk subuk zibidilerin yanında ne gacılar var" gibi basit kıskançlıklar da değil bu duruma sebep.. Tamamen Öküzsel bir mevzu. Belki salaklık, belki kompleks, belki sosyal davranış bozukluğu.. Kat işte hangisinden ne kadar istiyorsan...

Yazmıştım.. "Romantik erkek" fotoğrafını sevmiyor Öküz(oku bak: http://okuzunondegideni.blogspot.com/2009/02/yasayamadklarmdan.html).. Olayın su üstünde kalan, en temel kısmı bu.. O yönümü kız arkadaşıma dahi kalabalık içerisinde göstermeye çekinirken; kendi keyfim için, ıı ıı... Mümkün değil... Çok kasar bünyeyi; hiç anlamı yok durduk yere su kaynatmanın..

Amsterdam'da porn showlar izleyebildiğin küçük kabinler vardı... Kimse kimseyi görmeden, aksiyonu dikizliyorsun galiba(Girmedim içlerine de; o işe yaradıklarını tahmin ediyorum)... Öyle birşey olsa keşke... Öküz'lere özel, küçük küçük odacıklar yapılsa konser salonuna... Utanan öküzler oradan izleseler mesela konseri.. Kimseye görünmeden... Yahut güneş gözlüğü/peçe falan mı takmalı?? Mesela diyorum yahu...

Offf... Konser haberi verecektim, nerelere gitti konu... 24 Eylül'de Kuruçeşme Arena'daymış Zuhal Olcay - Bülent Ortaçgil.. Sonra "vay ben duymadım", "vay benim haberim yoktu" falan demeyin..(iç ses: "oturarak", doğru konsantrasyonu sağlayıp dinlemek lazım bu ikiliyi. ayakta ve yorgun, doğru tadın alınabileceğini sanmıyorum)

8 Ağustos 2010 Pazar

Ders Olsun / Sahil Notları

- Lastiği tutmayan mini boy şort mayo ile denize girilmeyecek. Yahut girdin mi; etraf tenhalaşmadan çıkılmayacakmış.

Tamam seviyorum; parmaklar buruşmadan sudan çıkmak zaten adetim değil.. Lakin, memleketim sahilci kadıngilleri de ayrıca enteresan yahu.. Erkekler bakmıyor, herkes kendi halinde; kadınlar, sanki biri çıksa da "hedef kuruyuncaya kadar santim santim süzsek" derdinde.. Bilhassa 35-50 yaş arası hanımlar.. Az buz da değil; resmen yiyorlar gözleriyle..

Ben ki güya öküzlerin önde gideniyim; tövbe haşa inceleyemem denizden çıkan ıslak/cıbıl hanımları. En fazla, denize girerlerken bel çukuru/popo kıvamlarını süzerim çaktırmadan; o da olsun olsun 1-2 saniye... Tamam, için gidiyor/aklın orada.. Yakinen anlıyorum seni, eyvallah da; eğ kardeşim sen yine de kafanı.. Ayıp ulan! Önüne bak/yere bak.. Attırtma kafana şu güneş kremini! (sözde asabi Öküz)

Yok mesela kadınların ayıplanma/sapık diye damgalanma/efendi çocuk olma derdi; daha rahat seyretmek için sandalye(iskelmle??) bile getirmiş garılar utanmadan... Herkes denize doğru bakıyor; bunlar plaja/kumsala.. Sen yap bak aynısını; çevir sandalyeni cıbıldak insanlara doğru(iç ses: plajda sandalyenin işi ne lan?).. Seyreyle sonra köyün erkekleri/yazlıkçı asabi amcalar neyliyor seni....

Dur dur.. Konu çok dağıldı... Toparlıyorum..

Kimsenin "yazık lan bu öküz'e de" dediği yok....
Şort belden düşüyor; bir elimle onu çekiştiriyorum.. Sözde kıymetli enstruman soğuk suyu görünce asileşmiş, dinlemiyor söz; "küçülcem de küçülücem!" diye tutturmuş pe.evenk; ona canım sıkılıyor.. Mayonun astarı kendinden geçmiş; biraz da rügar ve suyun gazıyla, ne var ne yok ortada maşallah(iç ses: oh oohh).. Yok "kıçın çatalı çıkacak", yok "dekolte, mini ameliyat izime yaklaşacak da görüntü fazla erotikleşecek", yok "'aile plajı lan burası/tacizci misin a xxx' diye sopalarla kovalayacak köyün erkekleri", yok "kızardım mı/kızarmadım mı", yok "ziyan olan göz banyoları".. Off ki ne off... Denize mi girdim, işkence mi gördüm; belli değil...

Neymiş? Her sene mevcut şort/mayo zımbırtısı yenilecek; tek mayo ile 5-10 sene şartlar zorlanmayacakmış. Plajda gözlük takılmayacak; görmediğin için hormonların da durduk yere çalkalanmayacakmış.. (İç ses: Deniz gözlüklerinin numaralısı falan varsa onlardan almak lazım bak. Hani madem kumsaldayken pikinili hanımlara bakamıyorum; bari denizden doğru süzeyim diyeceğim.. bu sefer de göz görmüyor aq/miyopi..)

Aha Öküz'ün eli ve eski spor ayakkabısı

- Plaj kıyafetlerine özen gösterilecek; köylü çocukları gibi dolaşılmayacakmış ortalıkta. Salak saçma geliri olan insanlar dahi ne havalı şeyler giyiyordu yahu(yok ki aq, şu alışveriş/kıyafet seçme/Öküz'ü olması gerektiği gibi giydirme işini yıkabileceğim gacı).

- Dalgalı sularda motor kullanmaya kalkılmayacak; benzin var mı yok mu kontrol etmeden koydan uzaklaşılmayacak; tonaj hususuna/beraberindekilerin yüzme bilip bilmediklerine/cep telefonun şarjı olup olmadığına dikkat edilecek.. Yaklaşan yunuslarla aşık atmaya çalışılmayacak.. Gızları gezdirme tongasına asla düşülmeyecek.. Dalga gördün mü el gazdan çekilecek; dalgaların üstüne üstüne gidilecek(miş)..

- Eş-dost-akrabanın bulduğu her gacı, "yok ben beğenmem nasıl olsa" diye baştan reddedilmeyecekmiş..

- Tuttuğun her balık, "aaa ne güzeeeel!! dikenleri bilem var" diyip, ayran budalaları gibi ellenmeyecekmiş..

- Olur olmaz vakitlerde donla ortalıkta dolaşılmayacakmış..

Bu fotoğrafı, Ah be Blog! yazımdaki melek çekti. Boyundan büyük makineyi düşürmediği için şanslıyım... Birlikte onlarca fotoğraf çektik o gün..

- Zamansız ereksiyonları ve olası firikikleri hesaba katıp, içine don giymeden şortla gezilmeyecekmiş ortalıkta.

- Suyun göğüs hizasının altında mümkün mertepe vakit geçirilmeyecek; aksi durumda, 40.000 veledin çişiyle gargara yapmak göze alınacakmış(alenen mayosunu indirip/çömelip çişini yapan yazlıkçı bebeler gülümsetiyor gülümsetmesine de; 5-10 bebe bir araya geldi mi de, huylanmıyor değil insan)..

- Köylü kızlarının tacizlerine / kuyruk sallamalarına sakın sakın ha prim verilmeyecekmiş..

- Ehliyeti kaptırdığın gerçeği, "ondan laf çıkmaz" diyerek ot b.k la paylaşılmayacakmış... -Ki dönüş yolun eziyet olmasın...

Aha bu da günün şarkısı olsun... İçimden geldi.. http://fizy.com/#s/1giuqx

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Benim canım yandı, başkasının yanmasın...

Yazılarımı etraflıca okuyanlar bilir; "normal" hususunda 18'lik çıtır tecrübesine sahip olmasına karşın, "anormal" mevzularda bir hayli ihtisas yapmış biridir Öküz(iç ses: iyi b.k yemiş; aferim)..

Son 10 senesini anormal ilişkiler hususunda master-doktor çalışmalarına harcamış, onlarca kitap(blog postu)/makale yazmış biri olarak, genel buddylik kurallarını özetleyip, acizane etcrübelerimi paylaşmak istiyorum sizlerle.. -ki benin düştüğüm çukurlara düşmeyin.. -ki 3-5 göz yaşı az aksın(Sandığınızın aksine, şanssızların yolu/anormal yol, her iki taraf içinde bolca göz yaşı ve pişmanlıklarla doludur)...

Hatırlatma: adı üstünde, "anormal yol".... İmkanınız varsa "normal yolu" seçin siz..


xx-buddylik müesseselerinin doğuş sebebini kısaca hatırlayalım:

Official bir birlikteliğiniz yok; ve hormonlarınız sapıtmak üzere.. (Zıplayan, minik minik, sevimli hayvanat silüetinde hormonlar hayal edin) "Çakın ağızlarına iki tokat, sussunlar" diyebilmeyi isterdim. Lakin, derler ya hani "çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batır" diye... Yapamam işte o yüzden.. Bilirim çünkü ne denli kontrolü güç bir mevzudur..

Yakın zamanda istedikleri verilmezse/bir şekilde susturulmazlarsa iç açacaklar başa..

(Senede 3-5 farklı erkeğe/kadına "seni seviyorum" diyebilen, yahut "bana ne başkalarından; ben istediğimi alırım, gerisini o düşünsün" diyebilen bir bünyeye sahipsen, sorun yok. sen okuma buraları. Öküz gibi, kalbi bilmem kaç yılda bir güpgüpleyebilenler için, "bana ne" diyemeyenler için bu satırlar)

Şanslıysan "kendiliğinden çözüm bulacak sorunun; şansa/bala kısa zamanda sevgili yapıp, toptan çözeceksin problemi. Ama değilsen.....

Ya saçma sapan birine "inanmadan seviyorum" diyeceksin. "Olay" sözüm ona legalize olacak(bakmayın öyle masum durduklarına; kadınlar pek sever bu oyunu); *ama* ardında göz yaşı bırakacaksın(-ki bence en büyük günahlardan biridir bu)... Ya daha kolay sevebilmeyi, yahut daha azla yetinebilmeyi öğreteceksin bünyeye... Ya da profesyonel destek alacaksın... Varsa başka çözüm yolu bilen; buyursun, tartışalım..

Profesyonel destek alacağımız hususunda anlaştığımızı farzedin(ırıspılardan bahsetmiyorum)... Asıl soru şimdi geliyor işte: Peki ama kiminle ve nasıl? ("welcome to the dark side anacım")

Oku....

Genel Kurallar
1- "Mecburum" demediğin müddetçe, her türlü buddy'lik müessesesinden uzak dur. Şaka yapmıyorum; asla zevk için, merak için yenecek nane değil(18 yaşındaki fuck buddy arayan ergen profilini, ve 6 aydır sevişmemiş/duvarlara tırmanan yetişkinleri ayrı tutuyorum.. gözü görece doymuş kişiler için bu yazdıklarım)...
2- Her ne buddy'si iseniz, adını, tartışmaya/tereddüte mahal bırakmayacak biçimde net olarak paylaşın... "biz fuck buddy'yiz", "biz hug buddy'yiz", "biz social partneriz", "biz iki arada-bir derede buddy'yiz" vs... Çekinmeyin; net olarak, aynen bu şekilde dile getirin karşılıklı... // Demedi deme bak; çok ince ve yanlış anlaşılmalara fazlasıyla açık bir mevzudan bahsediyorum. Söylerken "aa ne salak saçma; illa o cümleyi mi kurmam gerekiyor/anladı o" dedğin şey, ileride yarım kova göz yaşından/pişmanlıktan koruyacak sizi..
3- Partnerini olgun, ne istediğini/ne yaptığını bilen, "iyi(sana bilerek zarar vermeyi aklından dahi geçirmeyecek)" birilerinden seç. Çıkabilecek olası arızaların nerelere varabileceğini hayal dahi edemezsin..
4- Unutma: aynı anda hem doyurucu seviştiğin, hem dışarıda iyi vakit geçirdiğin(sosyal anlamda iyi anlaştığın), hem sahiplendiğin, hem de bütün gün sarmalaştığın kişi = sevgilindir; kandırma kendini.. Partnerini "kesinlikle istemiyorum/şartlar her ne olura olsun, asla olmaz/olamaz" dediğin kişilerden seç..
5- Aşağıda çeşitli alt başlıklar için spesifik sınırlardan söz ettim.. İşin özü şu: temel kurallara muhakkak uy + aradaki sınırı doğru ayarla..
6- Sahiplenmenin/kıskanmanın yeri asla olmaz buddy zamazingolarında.. Ne sahiplenecek, ne de sahiplenilmeye göz yumacaksın. Sakın!
7- Yineliyorum: Partnerini "sana asla bilerek zarar vermeyecek" kişilerden seçmelisin(sonra gelip zırlama bana; öküz, bu ayı bana şöyle şöyle yaptı diye).
8- Belki hiç kimseye karşı olmadığı kadar dürüst, samimi/içten olacaksın...
9- Partnerine gönülden kıymet verecek, el üstünde tutacaksın(sakın hayvanlık edip "ucuz" hissettirme/kazıklama; o senin en kıymetli yoldaşın)

Hug Buddy: En hassas birlikteliktir.. Öncelikle partnerin, "şartlar her ne olursa olsun, asla ötesini istemiyorum/olmaz" diyeceğin biri olmalı. En ufak irade çatlağından sızar bu meled; demedi deme.. Dışarıda görüşme olmaz; unut!(neden diye de sorma; oku sadece. var bir bildiğim).. Yalnızca evde görüşeceksiniz.. Ve mümkün olduğunca gece uyumalarının/özel-derin-ormantik dokunmaların/koklamaların b.kunu çıkartmayacaksın. DVD/kanepe ve yahut müzik/kanepe ikilileri gayet uygun başlangıçlar olabilir... Dvd/müzik sırasında sarmlaşırsınız bir kaç saat; hepsi o... Uzatmaya, şansları zorlamaya asla gelmez! Çok çok marjinal bir sarmalaşma ihtiyacından söz etmiyorsak, gece birlikte/aynı yatakta uyumayın.

Fuck-buddy olayına kayması gayet muhtemel bir durum(kaymazsa şaşarım hatta); iyi tartmak/olayın getiri-götürülerinin farkında olmak lazım. Şayet becerebiliyorsan; fuck kısmını işin içine karıştırmamanı tavsiye ederim... Aksi durumda, sonraki görüşmelerin %95'i fuck odaklı olacak; mevzu sapıtacaktır.. Hug kısmının da b.kunu çıkartmamakta fayda var(arada bir görünmez duvar sürekli olsun); zira o durumun ucu da taraflardan birinin kalbini koyvermesine varır sıklıkla.

Not: Layığıyla becerebilen varsa, alkışı hak ediyor demektir... Zor iştir bu "hug buddy" mevzu... Benim dahi işi duygusallığa sürükleyip, arıza çıkartmışlığım var; oradan hesap edin(gerçi durum biraz farklıydı benimkinde[adı konmamış, belirsizliklerle dolu, toptan yanlış bir kurgu])...

Fuck Buddy: Çok çok büyük olasılıkla 2. bir şansın olmayacak; bilhassa erkeklerin ilk seferde %100 tatmin sunması şart... Ona göre kurgulanmalı performanslar.. Dışarıda görüşme olmaz. Yine yalnızca evde buluşulacak. 3. Biri/hemen hiç kimse sizin fuck-buddy olduğunuzu bilmeyecek. Gece birlikte kalacaksanız sarılarak uyumak yok. Aksiyonun hemen ertesinde 3-5 birşeyler olabilir; ama genel uyku konseptinde sarmalaşmanın yeri olmamalı.. Sabah kahaltısının/hoş geldin karşılamasının/akşam yemeğinin falan "özen" kısmını çok abartma; hemcinsin/sıradan biri geliyormuşcasına rahat ol(-ki karşı taraf "aa beni önemsiyor... yoksa?" demesin).

Bir de olayın "fuck buddyliği devam ettirmek istiyorsan, ona bir pislik gibi davran; gerçek kimliğinle değil, zorlama yarattığın umursamaz/serseri tarafınla muhattap et" kısmı var ki; o hususta benim de biraz ders çalışmam lazım. Net olarak"budur" yahut "yok lan, olur mu öyle!" diyebildiğim bir şey değil. Gözlemlerim devam ediyor; bir sonuca ulaşır ulaşmaz ayrıca paylaşırım. (mideme kramplar sokuyor bu mevzu)

Tavrın/duruşun her daim net olsun... Herkes, her durumda hangi pozisyonda olduğunu bilsin... İşin içine tereddüt/soru işaterleri girdi mi, bir daha hayır bekleme o buddy'likten...

Önemse partnerini.. Başını b.ka sokmaktan o koruyor seni; kıymet ver.. Aczini paylaşıyorsun; kıymet ver.. Kazıklama, üzme partnerleri; bilerek yapma en azından...

Ha diyeceksin ki, "var mı hiç tanımadığı bir kadın yarım damla göz yaşı dökmesin diye kendi 40 kere ağlayacak insan evladı?"... E evet haklısın; zor...

Özet 1: De gidin manyak adamlar. Ben size özeniyorum; siz bana!
Özet 2: İmkanınız varsa "normal yolu" seçin!!.
Özet 3: Yok öyle şeyler; hepsi günü kurtarmak için uydurduğumuz kandırmacalardan ibaret. İşe yaramaları, gerçek olduklarını göstermiyor..

Önceki Yazılarımdan:
Yine mi Fuck Buddy? http://okuzunondegideni.blogspot.com/2009/10/yine-mi-fuck-buddy.html
Fuck Buddy'e Mektup http://okuzunondegideni.blogspot.com/2009/03/fuck-body-mektup.html

1 Ağustos 2010 Pazar

Kadınlar & Erkek Kankaları

Yazmıştım bunu; Öküz sahiplenir, sahiplenilmek ister, kıskanır, kıskanılmak ister vs diye... Asla bunların sığlık/basitlik/utanılması gereken şeyler olduğunu düşünmez; aksine, o yönde "laf sokmaya çalışanları" kaale dahi almamaya çalışır sıklıkla. Bilir çünkü bunların insan doğasında/yaradılışında/evriminde var olduğunu.. Görmüştür kundaklık bebeklerin alternatifler söz konusu olduğunda yaptığı kıskançlıkları; kedi yavrularının yerlerini sahiplenmesini/kıskançlık tepkilerini vs... Gocunmaz hiç; fikrini, verdikleri "marjinal kıskanma/sahiplenme örnekleriyle" karalamaya çalışanlara karşı cansipherane korur...

Elbette muhatap olunan kişinin karakteriyle de ilgili bu mevzu; lakin mevzubahis sevdicek olduğunda(ıyykk, ne iğrenç/ne feminen kelimeymiş bu!), "ne kadar az erkek, o kadar az sorun" diyebiliriz az biraz yukarıdan baktığımızda.

Arızanın temelinde tam da o bakış var işte. Sevmiyor Öküz "kadınların erkek kankalarını"... Hem modern/genç hanımların "ben erkeklerle daha iyi anlaşıyorum; kadınların hepsi çiyan!" laflarına g.tüyle gülüyor afedersiniz(olgunlaşmamış/tecrübesiz bünyelerin kolaylarına/işlerine geldiği için savundukları; en geç 10 seneye "gerçek dost hemcinsinden olur" gerçeğiyle yüzleşecekleri bir zamazingo), hem de aile haricinde, kendisinin önünde/vazgeçilmezlik statüsünde başka erkeklerin olmasını sindiremiyor... Kıskanıyor işte; ayıp mı be!

Sırdaş olur, arkadaş olur, iyi arkadaş olur, partner olur, xxxx-buddy olur, bunların çeşitli ölçeklerde karışımı olur vs.... Lakin kanka, yani vazgeçilmez dost olmaz.. Sevgili/sahiplenme/'budur!'lar söz konusu olduğunda, öncelik sevdicekte(öğğyyk!) olmalı.. Arıza çıkartma, kıskanma hakkı saklı olmalı.. Anlaşmazlık durumunda İstanbul mahkemeleri yetkili olmalı. Olmalı da olmalı işte....

Yanlış anlaşılmasın; elbette diğer hemcislerimle sorunum yok. Aha, bütün dostlarım erkek mesela(1,5 kişi:P).. Öküzün tek derdi rakip firmalarla... Diğer firmalara "rakipmiş" gibi bakmama sebep olan kadınlarla!

Okka!