29 Nisan 2010 Perşembe

Başardım !!

Çok merak ettiğim, ve beni yatağa atmak için can atan evli bir hanım arkadaşımla evde sevişmeden 2-3 saat vakit geçirdim bugün.

Bu bir ilk !! (gülme!!)
Niyeti bozduğunu bariz biçimde belli etmesine rağmen(-ki benim de niyet fena halde bozuktu ne yalan söyleyeyim), 'bünyesinin kaldırmayacağına olan inancım, düzenini bozacağı yönündeki endişem' vb sebeplerle elimi dahi sürmeden günü geçiştirdim..

Böylesine aç ve meraklı bir bünyenin "istiyorum! istiyorum!" diye haykıran "güzel" bir kadına hayır demesinin ne denli zor olduğunu, pek çoğunuzun tahmin dahi edebileceğini sanmıyorum. Kısmen erkekler anlayacaktır...

Şöyle düşünün: bekarsınız.. düzensiz bel altı aktivitenin ve görece genç yaşın sebebiyet verdiği hormonal bir dengesizlik söz konusu.. beğendiğiniz ve çok merak ettiğiniz bir kadın var.. evinize geliyor.. kanepede omzunuza başını yaslıyor.. daha da yakınlaşıp şartları zorlaştırıyor.. açıkça "istiyorum seni" diyor.. ve siz "yapmamalıyız" ı bir şekilde belli edip, günü giyinik biçimde sonlandırıyorsunuz..

Ahaha.. Şaka gibi..

Gurur duyuyorum bugün kendimle....
Ne kadar kaçabilirim bilmiyorum.. Ama en azından şimdilik, ba-şar-dım!

Aferim yahu bana:))

ek/ öküz öneriyor: dıkla

21 Nisan 2010 Çarşamba

Tekila

Masamdaki tekilayı, yalnızca ruhumu kötü hissettiren yatay jimnastik aktivitelerinin ardından ağız gargarası niyetine kullanıyorum desem... Çok mu hayvanlık etmiş olurum?

Ardından yapılan duşta, vücudu kazırcasına/zımparalarcasına keselerkenki ruh halinden hiç bahsetmiyorum dahi..

Yahut bilir misiniz o arınma/temizlenme ihtiyacının, "çaresizlik avuntusuna rağmen" damakta bıraktığı kokuşmuş aromayı; tattınız mı hiç?


foto: deviantart

aha bu da öküz'ün feysbuk şeysi.. dıklayın..

18 Nisan 2010 Pazar

M.çtım....

"Bunaldım, gelmeyin üstüme üstüme" diyordum.. Yetmemiş olacak ki, bir de alkollü araç kullanmaktan ehliyeti kaptırdım... Üstelik damarlarımda tek bir damla dahi alkol ve/veya benzerleri mevcut değilken; evde keyif modunda serilmişken(nasıl oldu diye sormayın.. öyle olması gerekiyordu; karışık mevzu)..

Pufff... 6 ay....
Biliyorum; hayatı altı ay erteleyecek bu bünye.. Her zaman yaptığı gibi..

Böylesi salak bir bünye için arabasız kalmak, biri gelip almadığı taktirde kolay kolay evden dışarı adımını at(a)mamak demek.. Hafta sonları İstanbul dışına çıkıp fotoğraf çekememek, akşamları kahve/sinema fasılları yapamamak, öz güvenin kayda değer bir kısmını kaybetmek, gün içindeki iş toplantılarını elden geldiğince iptal etmek / erteleyip durmak, hatta tonla iş fırsatını kaçırmak demek..

Nasıl geçecek bu 6 ay bilmiyorum..
"Noolcek! Sanki her gün polis mi çeviriyor" diyebilecek genişlikte de biri değilim ki.. (şimdilik en azından.. 1-2 aya kalmaz, mike mike az buçuk genişleyeceğimi tahmin ediyorum)..

Eeee Aslı, söyle bakalım.. Nasıl olacak şimdi bu iş? Yakın çevre hariç evden dışarıya adımını atmayan; 30+ yaşında olup, gece bir yerlere gidilecekse öğrenci misali taksi/dolmuş derdine düşen biriyle olur muydun sen? Yaza ertelediği av sezonunu nasıl açacak şimdi bu bünye?

2-3 ay olsa neyse...

Fena mıçtım bu sefer.......
Hayır, aileye nasıl izah edeceğim durumu, onu da bilmiyorum.. Çalışma saatleri ve karakteri başkaları için koşuşturmaya en müsait kişi olduğumdan, tüm familyanın şöförlük işleri benim sırtımdaydı. Öyle b.ktan bir durum ki, kimseye "şöyle şöyle oldu da ehliyeti kaptırdım" da diyemem(hakikaten karışık mevzu).. Off ki ne of.....

Çok fena mıçtım.. çooook.....

13 Nisan 2010 Salı

Yeni Komşularım

8-10 aydır boş duran yan daireme nihayet birileri taşınıyor sanırım; içeride gelişi güzel ortalığa yığılmış mobilyalar gördüm dün...

İster misiniz, 2 güzel bekar hanım olsun ?? :)
(kabul.. uzun zamandır bunun fantaaazisini kuruyoruz bekar dostlarla:P)

Hani mesela diyorum..
Kedileri kaçsa benim terasa... Yahut mangalın kokusunu alıp, komşuda pişer bize de düşer olsa? Sabah kahvaltıya da bekleyebilirim bak :P

Pufffff.... Kimi kandırıyorum ki..
Bu kısmet varken bende; kesin kıl yumağı bir azman gelip taşınır. Durumu keyiflendirmeyi bırak; 3 kuruşluk komforumdan olmasam bari..

11 Nisan 2010 Pazar

Keyif Adamı Öküz [1]

Shawshank'i, Kirli Çürük ve Adi'si, Seven Samurai'ı falan eyvallah iyi güzel de; yağmurlu bir hafta sonu öğleden sonrası seyredilen Hülya Koçyiğit, Tarık Akan filminin verdiği huzuru veriyorlar mı diye sorarsan: "ı ııı"

Öyle ya.. Şaban Oğlu Şaban'ın verdiği tat mesela; hangi Holywood filiminden alınabilir söylesenize..

Belki kısmen Forest Gump... ama yok; o da değil..

Sim City'i anımsattı bu bak... Benzer hisleri o da yaşatırdı vakti zamanında.. Hele bir de usulca sızıp kalırsan koltuğun üzerinde... Hele bir de varsa üzerini örtecek şefkatli bir çift el...

Değme işte o keyife..

Puffff... Dedim ya, var içeride bir garı kılıklı; söylemeyin rica edeceğim kimseye....

9 Nisan 2010 Cuma

Kiiiirpik

Kirpiklerinin gözlüğünün camına değmesinden huylanan başkaları da var mıdır acep?

Uzunmuş kirpiklerim.. nasıl dikkat eder, nereden görürsünüz böyle abidik gubidik şeyleri anlamam ki.. Kirpiklerimi mi inceliyorsunuz lan? Elin kadını söylemese, bir 30 yıl daha farketmeyeceğim!

(psikopat meraklılar not edin bak.. gözlüğü varmış öküzün.. kirpikleri de uzun.. robot resimleri şekillendirirsiniz artık:P)

4 Nisan 2010 Pazar

S.kayım Aşkınıza !

Penelope'nin, geçen gün blogunda paylaştığı yazıya takıldım...

Çok özür diliyorum.. erkek sohbetleri hariç gerçekten hiç adetim değildir bu şekilde konuşmak.. Ama içimdeki öküz, "sokayım aşkınıza!" diye bağıra çağıra höykürmek istiyor afedersiniz..


Yahu nedir bu aşk, aşk, aşk, meg ryan, pembe bulutlar, gıpraşımsal kalp hareketleri falan diye tutturduğunuz!

Yok güzel kardeşim; ben ne alayım, ne de alana mani olayım...
Aşk dediğiniz şey, Öküz'ün hiç ama hiç umurunda değil.. Evet Öküz de evlenmek istiyor/bir hayat arkadaşına ihtiyaç duyuyor, şöyle elma yanaklı sarı sarı bir bebe istiyor, stabil-düzenli hayata özeniyor, doyumsuz bir sarılma/dokunma/öpme dürtüsü barındırıyor içinde.. vs.... vs...... deeee... O iş öyle değil işte...

Fiziken beğeneyim/gurur duyayım(b.k atmayın hemen; güzel = manken fotoğrafı asla değildir), sosyal ve aile hayatıma uyum sağlayabilsin, tereddütsüz istendiğimi bileyim vs.... oldu bitti ulan... daha ne?

Nedir bu aşk aşk diye tutturduğunuz anlamıyorum.. Hangi aşk bilmem kaç aydan fazla sürüyor söyler misiniz? Yahut nasıl bir kalbe sahipsiniz de; ışıl ışıl gözlerinize bakan, "ömrünün son anına kadar sizi yanında istediğini" buram buram hissettiğiniz, "budur!" dediğiniz/"budur!" denildiğinizi bildiğiniz, en büyük huzur kaynağı göğsünüze yatmak olan ve önceki paragrafta yazdığım olmazsa olmaz şartları taşıyan birine karşı özel şeyler hissetmezsiniz?

Her "istiyorum! budur!" yahut o "özel şeyler" = aşk mıdır? Yahut senede 2 kere aşık olmayı nasıl beceriyorsunuz? Ben mi manyağım, siz mi ne idüü belirsiz şeylersiniz de, 15-20 senede bir aşık olabiliyorum("kontrolü görece kaybediyorum" diyeyim); anlamıyorum arkadaş!

(içimden bir ses de, "acep sorun, aşk kavramını farklı algılayışımız yüzünden cereyan ediyor olabilir mi?" diye soruyor.. hani, "e biz de zaten ondan bahsediyoruz / sevildiğimizi bilmeye ihtiyacımız var.. gibi bir şey.. Hayallerinizi yıkmak gibi olmasın ama; aşkın katiyen öyle bir şey olmadığına inanıyorum ben... kontrolsüz bir histen söz ediyor olmamız lazım.. hani var ya şarkı, "aklımın iplerini saldım" diye.. )

Aşk dediğiniz şey bir illüzyon yahu.. Gönül "b.k sineği" misali afedersiniz; nerede b.k var gider, bulur, konar.. ayrıca, kusursuz hayat arkadaşlığı ve aşk da, asla filmlerde gösterildiği gibi birbirinden ayrılmaz kavramlar değil ..

İstemediğiniz/tereddütleriniz olan biriyle beraberlikten bahsetmiyorum! Neden bu ısrarlı b.k atma çabası? Erkeklerin kalbi başka taraflarındaymış da, kalp kan pompalamanın ötesinde işlevlere de sahipmiş de... Ulan sanki berdelden falan bahsediyorum..

Dediğim tek şey şu: "Aşkınızı mikeyim, size bir şey olmasın sayın seyirciler!"

Aşık olmadan da gayet güzel sevebilir/sevilebilir... hayat paylaşılabilir.. hatta diğerine kıyasla çok daha ayakları yere basan/ne istediğini bilen/doğru bir ilişki söz konusu olacaktır bu..

Kontrolsüz gücün sizi çamura sokma eğilimini/çabasını/ihtimalini nasıl görmezsiniz?

Aşık oldun diye bitiyor mu yahu dava? "Sen aslında aşık falan olmadın / aşkın için savaşmadın ki hiç / beni seviyör müsüüüün!".... bıı bıdı bıdı bıdı!! ...

Ömrümü yediniz lan!

30 senede bir yaşayabiliyorsam bunu.. ve "uzaktan/mantıklı bir bakışla" %95 ihtimalle "b.k" olacaksa bu yaşadığım şey... 3 ay /6 ay/ 1 sene sonra sönecek, benim bahsettiğim ilişkiden farkı kalmayacaksa/hayat arkadaşlığına dönüşecekse; sokayım abi aşkınıza! Manyak mıyım yahu, ömrümü o ütopik arayışla geçireyim? Yahut "olasılıkları/tertemiz insanları" o saçma sapan beklenti yüzünden rezil edeyim..

Sanki "sevmeden, doğru elektriği almadan, değer vermeden" beraber olun diyorum!

Eyvallah.. paşa keyfiniz bilir.. kovalayın siz pembe meg ryan aşklarını.. Sanın o kalbin 50 sene güp-güp atacağını.... x ay, x sene sonra inin bakalım bi o bulutlardan.. görün gerçekleri/farkları.. koyun kapıya kocayı; yahut o koysun sizi... elde mini mini bebenizle olun umutsuz ev kadını..

Of of of..... değişmeyin siz hiç emi... gelişmeyin.. erkeklere "aklınız şeyinizde" diye b.k atıp; hormonlarınızın güdümünden hiç korumayın kendinizi(erkekçesi: mikin doğrultusuna gitmek.. hiç farklı değil inanın!)..

Üzülüyorum... zira o kadar çok var ki çevremde bu kadınlardan... hepsi tek tip.. çocuklarını "güya" kendileri gibi olmasınlar diye, Sokak Kızı İrma misali yetiştiren.. hayatı/insanlığı/kadınlıklarını vs unutmuş... (düşünsenize bu depresif kadınların yetiştirdiği kız çocuklarını.. biz şanslıyız yine; gelecek nesiller çok daha arıza kadınlar tanıyacak)

Sadece yazık diyebiliyorum.. öyle ya; bir ömür peşinde koştukları davanın fos olduğunu öğrenmek çok da hoş olmasa gerek.. // Bak bir de akıllanmayanlar/balık hafızalılar var; ki beni asıl güldüren/içten içe üzen de bu aslında.. Hiç mi ders almaz insan hayattan? hiç mi geliştirmez hislerini/bakışını.. hiç mi kontrol etmez hormonlarını?

Hayata küsün! aşk diye bir şey yok! ahahaha, hepiniz öleceksiniz!! gibi bir şey değil burada anlatmaya çalıştığım..

"Ona odaklanmayın" sadece....
E tutarsa piyango; %5'lik mutlu aşk olasılığını yakalarsanız / aşkınızı %100 mantık süzgecinden de başarıyla geçirebiliyorsanız(ki nah geçirirsiniz.. olay burada zaten) e ballı börek tabi; sonrası "aynı" olsa da, en azından ilk 6 ayınız bulutların üzerinde geçecektir.. "onu da yaşadım" dersiniz, cebinize kar kalır(ki nah kalır; bu sefer de ilk aylarla kıyaslayıp durursunuz)... Aşık olduğunuz kişiden "kesin b.ktur da, ben anlamıyorumdur" diye sorgusuz sualsiz kaçın demiyorum ki!

Pekala, yüksek dozda aşk hissetmeden de bir ilişki yaşanabilir bence; mutlu olunabilir; ömrün sonuna kadar devam edecek, huzurlu bir hayat arkadaşlığı söz konusu olabilir.. olabilir oğlu olabilir işte.. (aday adayı yahut kendiniz, 2 gün sonra "aşık oldum ben, gidiyorum" diyecek dengesizlikte bir bünyeye sahip değilseniz elbette.. * burası pek önemli bak; evlerden ırak olsun ne istediğini bilmeyen/dengesiz insanlar)

Hiç unutmam... 10 sene kadar önce, bütün günlerini karşılıklı "balııııım", "aşkııııım" diye diye yaşayan, vıcık vıcık bir çiftimiz vardı... Beyimizin, "ben aşık olmak istiyorum / sıkıldım" diyerek 2 yaşındaki kızını ve karısını bir başka kadın için terketmesiyle sonlanmıştı ilişki. Hanım kızımız erkeklere güvenemez oldu(tü kaka erkekler!).. hayata/kadınlığına küstü... aynı o yukarıda bahsettiğim "umutsuz ev kadını karakterine" bürünüp; hayattan kopuk, yaşayıp gidiyor işte şu günlerde.. yahut, yaşadığını zannediyor belkide..

Soruyorum, "iyi de, böylesine istikrarsız/sorumsuz/geri zekalı biri olduğunu bilmiyor muydun? sonradan mı çıktı bütün bu huyları?" diye... başı önde, "hep öyleydi" diye cevap veriyor..

Susuyorum... Sadece susuyorum.........

Kontrolsüz güç, güç değilir.
Bu kadar valla benden... anlamak istemeyen varsa da, dedim ya: "keyfi bilir; hayat sizin"...

iç ses: offf.... bu ne lan dolandı dilime 2 saattir, "love, love me do" diye diye!