6 Nisan 2009 Pazartesi

Severim Bölüm 2

- Gece el ayak çekilince, kulakta ipod, bambaşka dünyalarda tek başına yürümeyi.
favori rotalar: "nişantatşı-taksim-galatasaray" ve "feneryolu-caddebostan sahil"/son durakta bir milk shake, sonra aynen geri/.

- Carrefour, ikea, mediamarkt, koçtaş vb departman mağazaların içinde gezinmeyi(iş güç olmasa, hiç birşey almasam dahi saatlerce oyalanabilirim o renkli renkli şeylerin arasında).

- Ayaklar pek hanım işi.. 3 adımda bir "ah uhh" larla şekilden şekle girsem de, doğada çıplak ayak yürümeyi.

- Arnavut kaldırımlarını, bakır cezve türk kahvesini, tekirdağ'da tekirdağ köftesini, nevizade'de acılı ezmeyi-lakerdayı, bolu dağındaki lokantalarda kaptırıp, etten önce gelen tereyağı-bal ile doymayı, terasta mangalı, ortaköy'de kumpiri, kilyos yolundaki piknik/mangal/çayır çimen aile lokatanlarını, hereke'de dondurmayı, tavuk göğsünü, eski kaşar-simit ikilisini, kızarmış tavuğun derisini, her yiyişimin ardından tövbe etsem de, acı biber turşusunu. (değirmendere vardır izmit-gölcük yakınlarında. o civarlardaki lokantalarda, tekila bardağının yarısını acılı şalgam suyu, yarısını da bu acı biber turşusunun suyundan doldurup ikram ederler; deneyin derim)

- Sürekli bir şeyleri saymayı.. adımlarımı, kaldırım taşlarını, parkeleri vs...

- Yazın tersata poker, tavla ve bilimum masaüstü oyun partilerini... Misafir ağırlamayı..

- İş vakti bambaşka bir kimliğe bürünmeyi.

- Cnbce'deki komedi dizilerini.

- Saf çocukları..

- Yaz akşamları ışığa doğru gidip, şuursuzca sağa sola çarpan, eşşek ebatlarındaki boynuzlu böceği. (kimse sevmiyor, muhtemelen sempatim bu yüzden)

- Banyoda parmaklar buruşana dek oyalanmayı. zeytinyağlı yeşil sabunları.

- Her kış öldürüp, yine azimle her yaz yeniden diktiğim çiçek vb bitkigillerimi.

- Ve elbette memeleri çok severim ;)

severim bölüm 1: http://kibarfeyzo.blogspot.com/2009/03/severim-bolum-1.html

4 Nisan 2009 Cumartesi

Gece, Melek & İrlanda Kreması

Beylerbeyini oldum olası pek severim. Ortaköy’ün Anadolu yakası şubesi gibidir; üstelik çok daha tenha, çok daha yakın.. Gece... Köprünün ışıkları... Sandallar... Sessizliği bozan yegane şey, arka planda çalan 70’lerin klasik parçaları ve denizin huzur saçan sesidir . Hele o, aromasının kokusuyla vücut kimyamı alt üst eden muhteşem sıcak kahvesi...

Kibarfeyzo’nun kaçış yerlerinden Beylerbeyi.
Sever tek başına huzur aramayı bu bünye.. Hafta içi fazla uzaklaşmamak lazım şehirden. Gece sinemaları, sahil yolundaki ceplerde ada manzaralı pizza seansları.. ve elbette İstanbul boğazı..

Keyiflidir tek başına gitmek.. Zira erkek arkadaşlarla pek sorun olmasa da, işin içine bir dişi girdimi hep bir "konuşmalısın, gülmelisin, yanlış anlaşılmamalısın, ispat etmelisin" gayreti olur. Ve elbette bu da, olayın doğasını b.m bok etmeye yetecek çapta bir ayrıntıdır.

Bu genellemeye ters düşen bir gece yaşadım Çarşamba günü..

Hem giyiniktim.. hem, en az yalnızken olduğum kıvamda rahattım.. hem de uzun zamandır yaşamadığım kadar güzel vakit geçirdim.. anlattım, dinlendim.. anlattı, dinledim.. rol yoktu hiç.. karşılıklıdır bu tip şeyler; anlaşılır. "prezervatif kalmış mıydı?" yahut "çok samimi olmamalıyım, kesin başıma bela olur" diye endişelenmeden, bu sefer gerçekten "dinledim".. "dinlendim"..

Ucuz numaralara girmeden, tüm samimiyetiyle kulak verdi anlattıklarıma. Belli ki meraklıydı benim gibi. Belli ki gönülden kıymet vermişti.. Özelimi anlattım, özelinden anlattı.. -ki onur duydum bundan.

Gülümsemelerin aralarında önceki tramvalarının bariz ve saklı izlerini, hayata tutunuşunu, özgüvenini, yaralarından parçaları gördüm gözlerinde. Paylaştım..

Dokungaç(?) biriyim ben, fiziksel temas çok önemlidir bu bünyede; aksi durumda asla hissedemem karşımdakini. Dokundu, dokundum..
Sonra belinden kavrayıp, masaya yatırdım sırt üstü :) (sus gevrek iç ses!!)

Güzel bir geceydi.. Özel bir geceydi.. "Yarım saat konuşur muyuz, sonrasında ne yapmalı?" diye düşündüğüm o gece, bir nefeste 4 saat sürdü.. Yarım saatlik iş görüşmelerinde afakanlar basan ben dahi, nasıl geçti anlamadım..

Eğlendik de. Nasıl bir manyaklıkla travestilerle muhatap olmaya kalktık hiçbir fikrim yok.. Ama belli ki iyi vakit geçiriyorduk. Oysa, en son ne zaman bir kadının yanında tüm içtenliğimle gülümsediğimi dahi hatırlamıyorum; daha 1 hafta önce sevişmiş olmama rağmen.

Ağzımdan çıkan kelimeler "iyi niyet" sorgusuna tutulmadan, olduğu gibi kabul edildi çünkü. "sıkıcı, aptal yüzünü gösterme.. eğlendir beni, yoksa giderim" mesajı da yoktu gözlerinde. "Benimle mi, yoksa çaktırmadan memelerimle mi ilgileniyor?" diye dahi suçlamadı iç sesi.(dürüst iç ses: 4 saat boyunca 4 saniye dahi olsa, bluzunu gösterirken biraz ilgilendim aslında memelerinle. Tamam kabul ediyorum, hayvanım)

Özen de göstermişti. Yarım saat beni aşağıda ağaç etmesinin sebebi buydu muhtemelen. Malum detayı dahi, doğruluğuna inanmasam da kapatmıştı.

Dürüst olmak gerekirse, etkilendim...

Teşekkür ederim güzel kadın.. puma maskeli özel kadın..
Çok uzun zamandır bu denli samimi, doğal, içten, sıcak ve keyifli bir gece geçirmemiştim. "Yanlız mıyım ne" yazımın psikolojisinin üstüne ne denli iyi, ne denli kıymetli geldin tahmin dahi edemezsin.

not: yalnııııız... iç çamaşırların bende kalmış, hatırlat da geri vereyim bir ara:P
(sen hala burada mısın gevrek iç ses?!!)